Yusuf çatı katında köşe bucak topacını arıyordu. Tavan arası o kadar dağınıktı ki, tozlu eşyalar arasında ufacık topacı bulmak ne mümkün. Yusuf’un eli yüzü toz içindeydi.

Bir ara çatı katının duvarındaki tambur ilişti gözüne. Tamburu görür görmez topacı aklından çıkıvermişti Yusuf’un. Tamburu kaptığı gibi bir çırpıda babasının yanına aldı koşuverdi.

– Baba baba baaak! Çatı katında ne buldum.

Yusuf’un babası görür görmez kendi çocukluğu geldi gözlerinin önüne. Tamburi Cemil Bey gibi büyük bir tambur sanatçısı olmak onun çocukluk hayaliydi. Ama ne yazık ki tambur ile arkadaşlığı çok kısa sürmüştü.

Yusuf’un babası tamburun teknesindeki anılarının üzerini örten tozları temizliyordu. Bir taraftan da Yusuf’a tambur hakkında bilgiler veriyordu:

“Evladım tamburun yedi tane teli vardır. Tambur sanatçılarına tamburi adı verilir.” O gün Yusuf’un yeni bir arkadaşı olmuştu.

Yusuf yeni arkadaşını yanından hiç ayırmıyordu. Gündüzleri tamburu elinden
hiç düşürmüyor, geceleri tamburunu başucuna koymadan uyumuyordu. Evin bütün odaları Yusuf’un tamburundan çıkan notalarla şenleniyordu.

do re mi fa sol la si

Günler geçtikçe Yusuf’un arkadaşı tambura olan ilgisi azalıyordu. Büyük bir tambur sanatçısı olabilmesi için Yusuf’un çok çalışması gerekiyordu. Ama Yusuf bütün bir tatil boyunca oyun oynamak varken vaktini tambur öğrenmekle geçirmek istemiyordu. Günler geceler geçiyor, Yusuf yeni arkadaşını ne arıyor ne de soruyordu.

Tamburunu nemli bir köşeye bırakmış, onun yüzüne bile bakmıyordu. Tambur bu duruma çok üzülmüştü. Arkadaşı Yusuf artık kendisine hiç vakit ayırmıyordu. Odadaki rutubetten tambur hasta olmuş ve tellerinden bir tanesi kopmuştu. Ama Yusuf’un bundan haberi bile olamamıştı.

Bunu fark eden babası Yusuf’u durumdan haberdar etti. Bunun üzerine Yusuf
babasıyla birlikte hastalıktan sesi kısılan tamburu doktora götürdü. Tambur çok bitkin düşmüştü.

Doktor tamburu tepeden tırnağa muayene etti. Sırtını dikkatli bir şekilde dinledikten sonra tambura seslendi:

– Sesin ne kadar çok kısılmış. Ağzını kocaman aç, sonra yüksek sesle ‘re’ de bakayım.

– Reeeeeeeee

Tambur tiz, yani ince bir ses olan re notasını kolaylıkla söyleyebilmişti. Tambur, doktor amcaya yüksek sesle bütün notaları okudu:

do re mi fa … la si do

Doktor notaları okurken sol notasında tamburun sesinin çıkmadığını fark etti.
Muayenenin sonunda tamburun ses tellerinden birisinin koptuğunu anladı. Yusuf’a dönerek “Arkadaşını çok ihmal etmişsin, onu rutubetli yerlerden koruman gerekirdi.” dedi. Ve “Tamburun reçetesine sadece iyi bir arkadaş yazıyorum. Çünkü iyi bir arkadaş bütün hastalıklara şifadır.” diye sözlerine devam etti.

Yusuf arkadaşı tamburun hastalığından kendisini sorumlu tutuyordu. Arkadaşlık üzüntüleri paylaşmak, sevinçleri sımsıkı kucaklamaktı. Yusuf arkadaşı tamburu sımsıkı kucakladı. Hastalığının iyileşmesi için iyi bir arkadaş olacağına dair tambura söz verdi.

Kaynak: Diyanet

 

Sevgi Olmasaydı

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir