
Yetim Yüreğinde Ramazan

Yetim Yüreğinde Ramazan
Üç ayların başlamasıyla tüllenen akşamların şafağı Ramazan ayıyla ağarır.
Ramazan’ı hep severiz, hep özleriz.
Biliriz ve inanırız, yüreğimizle Allah’a daha yakın oluruz Ramazan’da.
Dostlara, akrabalara, arkadaşlara daha yakın oluruz.
Orucun merhamet ve sevgi yüreğini yüreğimize katarız.
O yüzden Ramazan bizi birbirimize yakınlaştırıcı, bereketli ve sımsıcaktır.
Zamanın eteklerine anılar biriktirerek ulaşırız her Ramazan’a.
Bu yıl yetim atıyor yüreğim.
Yetim ağlıyor gözlerim.
Tebessümüm de yetim.
Babacığımı kaybettim.
Bu Ramazan iftar soframız da yetim benim için…
Yaşasaydı beni iyi bir insan olarak görmek isterdi eminim.
Ben hayatta olduğum sürece iyi bir insan olmak için elimden geleni yapacağıma söz verdim.
Babam için yapmalıydım bunu.
“Allah iyi (muhsin) olanları sever.”
Beni bu düşünceye ulaştırdığı için Allah’a teşekkür ettim.
Hemen işe koyuldum.
Bir yerden başlamam lazım, değil mi?
Ramazan Kur’an ayı. Yüce Kitabımız bu ayda Peygamberimize gönderilmeye başlamış.
Okuyuşumu geliştirmek için Ramazan ayını değerlendirmeliyim, dedim kendi kendime.
Yüreğimi açtım Rabbime, yalvardım dilim döndüğünce.
– Allah’ım! Sen istediğimde verirsin, istemesem de benim için gerekli olanı bilir yine verirsin.
Benim güzel Allah’ım, cömert Allah’ım! Bana öyle güç ver ki kararlı kalayım ve Kur’an’ımı bu Ramazan ayında geliştireyim.
Bunun için bana yol göster, fırsat ver Ya Rabbim!
Duamı bitirmiştim ki annem seslendi:
– Can parçam gel, seninle bu Ramazan birlikte mukabele yapalım, ne dersin?
Allah’ım beni duymuştu yine ve cevap vermişti. Anneme bundan bahsetmedim.
Sesim titriyordu.
– Ne diyebilirim ki anneciğim… Çok sevinirim. Ne zaman başlarız?
İki gün sonra Ramazan başlıyor.
Biz bir gün önce başlarsak iyi olur’ Ayşeciğim.
Eğer sen de istersen karşı sitede oturan Hayriye nine senden Kur’an dinlemek istiyormuş.
Haftada bir gün Ayşecigim bana gelebilir mi, diye soruyor.
Dün akşam telefon açmıştı.
Sevincim ikiye katlandı. Allah’ım!… Seni çok seviyorum Allah’ım!…
Hayriye nineye üçüncü gelişim.
Her perşembe ikindiden sonra gidiyordum.
Biraz sohbet ediyorduk.
Bana çocukluğunda yaşadığı Ramazanları anlatıyordu.
Birlikte iftar ediyorduk Hayriye nineyle.
Çünkü onun çocukları uzaktaydı. Torunları da uzaktaydı.
Yalnızlığına arkadaş oluyordum.
Bunu hissetmek beni büyütüyordu.
Kendimi Hayriye ninenin çocukluk arkadaşı zannediyordum onu dinlerken.
Bugün de Yasin Suresi’ni okudum.
Bazı ayetleri Hayriye nineyle okuyorduk. O zaman daha kolay geliyordu okumak.
Meğer Hayriye nineye o çocukken mahallede hoca teyzesi böyle Kur’an okuturmuş.
Okumamız bitti. Sadakallahülazim (Allah doğru söyledi.) dedik.
Sonunda Fatiha’yı okuduk.
Akşama az kalmıştı. Hayriye nine,
– Bugün bana mutfakta yardım eder misin Ayşecigim, dedi.
– Elbette.
– Hadi o zaman mutfağa… Sürpriiiz!
Bir de ne göreyim.
Bugün iftarda çok sevdiğim çiğ börek varmış.
Hemen birlikte pişirdik ve iftar sofrasına getirdik.
Mis gibi sıcak bir çorbanın ardından caanım çiğ börekler…
Yanında bir bardak ayran…
Değmeyin keyfime.
Bu da orucun bize armağanı sanırım.
Ne dersiniz?..
Kaynak: Diyanet