Verde, hemen hemen her hafta sonu ailesiyle birlikte piknik yapmak için evlerinin yakınlarında bulunan koruya gidermiş. Oralarda orman hatırası toplamaktan çok zevk alırmış. Birbirinden farklı şekil ve renkteki kozalak, meşe palamudu, taş, yaprak, ağaç dalları ve çalı çırpıyı toplar; işe yarayacağını düşündüklerini alır, diğerlerini ise aldığı yere bırakırmış. Topladıklarını yanından hiç ayırmadığı orman hazinesi adını verdiği kutunun içine koyarmış. Eve döndüklerindeyse topladıklarıyla mevsimine
göre değişik değişik tasarımlar yaparmış. Bunun için bazen bir
yapıştırıcı, bazen de boyalar kullanırmış.

Yine böyle bir piknik dönüşünde, küçük orman hazine kutusunun içindekileri öncelikle kurutmak için kapağını açmış. Birkaç gün sonra, fark etmiş ki bir çubuk, kurudukça diğerlerinden daha değişik bir renge bürünmüş. Bu değişik renk, yıldız gibi parıltılı ve simli altın-gümüş rengi karışımıymış. Verde,  ailesiyle gittiği koruyu tekrar gözünün önünde canlandırmış. Bu koruda çam ve meşe ağaçları varmış.

Çamların kozalakları olurmuş, meşelerin ise palamudu… Bu iki ağaçtan gelen çalı çırpının da rengi, şekli ve dokusu belliymiş. Çam kozalakları pütürlü  dallarda, meşe palamutları ise ince dallarda olurmuş. Bu gördüğü çubuk ne meşeye ne de çam ağacına benziyormuş. Sanki o koruya ait değilmiş de onu birisi oraya bırakmış gibiymiş.

Çubuğu yakından incelemeye başlamış. Hatta bir süreliğine bir parçasına evdeki mikroskobuyla bile bakmış ama bir farklılık görememiş. Verde, çubuğa daha yakından dikkatle bakarken ellerinde ısındıkça renginin saydamlaştığını fark etmiş. Avuçlarını tamamen kapayıp çubuğu iyice ısıtmış. Sonra birden bir ses duymuş.

“Merhaba Verde, ne kadar farklı görünüyorum değil mi?” demiş Çubuk.

Verde bu ses karşısında irkilerek aniden çubuğu yere atıvermiş. “Aaa… Bu sihirli bir değnek!” demiş. “Gördüğün gibi konuşuyorum ve evet doğru tahmin
ettin sihir yapabiliyorum ama bana değnek demen biraz güç. Gördüğün
gibi cılız bir çalıyım işte.” Verde, “Ben ormanda hazine kutum için bir şeyler topluyordum sadece.

Gerçekten alırken sizin sihirli olduğunuzu fark etmemişim” demiş.

Çubuk ise, “Sen beni yanlışlıkla almadın Verde. Ben, bilerek senin beni almana izin verdim” demiş.

Kafası iyice karışan Verde, şaşkın gözlerle Çubuk’a bakakalmış. Durumu anlayan Çubuk açıklamaya devam etmiş. “Ben sihirliyim ve senin isteyeceğin üç dileği yerine getireceğim. Tek yapman gereken saatin dönme yönünde beni üç kez çevirmek ve öne doğru hamle yaparak dileğini sesli bir şekilde söylemek.

Ama sadece üç dilek dileme hakkın var. Senin beni neden almana izin verdiğime gelince, sen bir orman dostusun Verde. Her hafta ormana geliyor ve çalı çırpı topluyorsun ama ihtiyacından fazlasını almayacak kadar düşüncelisin. Bu nedenle beni hatıra kutun için ufak bir hediye olarak düşünebilirsin.”

Verde’nin yüzü aydınlanmış ve gözleri parlamış. Üç dilek mi, neler istesem ki şimdi diye düşünmüş heyecanla. Hemen aklına annesinin hafta sonu yapacağı çikolatalı kurabiyeler gelmiş.

Hafta sonunun gelmesini beklemeden onları şimdi yiyebilse ne güzel olurmuş. Çubuğu saat yönünde üç kere çevirmiş ve öne doğru bir hamleyle annesinin kurabiyelerinden istemiş.

Çubuk’un işaret ettiği yerde bir tabak kurabiye belirmiş. Verde çok sevdiği kurabiyeleri sıcak sıcak yemiş. İlk ısırık çok lezzetliymiş, sonra yavaş yavaş yemeye devam etmiş.

Kurabiyeleri bitirdikten sonra biraz düşünmüş. “Bir sonraki dileğimde daha kalıcı bir şey isteyebilirim” diye düşünürken aklına babasının gelecek ay alacağı o güzel araba gelmiş.

“İşte o kırmızı arabayı istiyorum” demiş ve Çubuk’u üç kere çevirip bir kere öne hamle yaptıktan sonra istediği arabanın özelliklerini, rengini, büyüklüğünü tüm detaylarıyla söylemiş. Birden Çubuk’un işaret ettiği yerde o çok istediği parlayan kırmızı oyuncak araba belirmiş. Verde birkaç gün oyuncak arabasıyla uzun uzun zaman geçirmiş.

Verde son bir dileği kaldığını fark edince biraz daha düşünmeye karar vermiş. Aylar ayları kovalamış. Verde sihirli çubuğu, sihirli çubuk da Verde’yi unutmuş.

Bir gün Verde, annesi ve babasıyla dünya hakkında bir belgesel izliyormuş. Belgeselde dünyadaki büyük bir çevre sorunundan söz edildiğini duyunca hemen kulak kesilmiş. Bu sorun masallarda duyduğu kötü kalpli cadılardan ya da devlerden bile daha büyük bir sorunmuş. Belgesel buzların erimesinden, insanların ihtiyaçlarından fazlasını kullandığından ve dünyanın hepimizin evi olduğundan söz ediyormuş.

Verde’nin aklına hemen Çubuk gelmiş. Son dileğini böyle önemli bir sorunu çözmek için kullanabileceğini düşünmüş. Odasının kapısını hızla açarak uzun süredir saklı olduğu yerden sihirli çubuğu çıkarmış, üç kez çevirmiş ve bir kez öne doğru hamle yaparak Çubuk’tan dünyayı bu büyük çevre sorunundan
kurtarmasını istemiş.

Çubuk, “Dileğin gerçekleştirildi Verde” demiş.

Verde kulaklarına inanamamış. “Ne kadar da hızlısın! Kurabiyeleri ve kırmızı oyuncak arabayı anlıyorum da bu kadar büyük bir çevre sorununu nasıl hemen çözebildin?” diye sormuş.

Çubuk yanıtlamış. “Bu sorunu çözmek için çok karmaşık çözümlere ihtiyaç duymadım Verde. Unutma, ancak insanlar davranışlarını değiştirirse, ihtiyaçlarından fazlasını istemez ve tüketmezse bu sorun çözülür. Biliyor musun, her çözüm küçük bir adımla başlar. Sen zaten bu dileğinle o ilk adımı attın” demiş. Verde, sonraki hafta sonu Çubuk’u bulduğu yere geri bırakmaya giderken tüm dileklerinin gerçekleşmesinin verdiği mutlulukla gülümsüyormuş.

Canan Coşkun Güleç

TOTİ VE ARKADAŞLARI

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir