Okyanusta masmavi bir hayat yaşanıyordu. Yunus balıkları güler yüzleriyle karşılaştıkları herkese selam verir, kedi balıkları mahalle kasabının önünden bir an için olsun ayrılmazlardı.

Altı kollu ahtapot sabahın erken vaktinde dükkânını açar, müşteriler gelmeden köşe bucak temizlik yapardı.

Tüccar ahtapotun hayattaki en önemli amacı okyanusun zengin esnafı olmaktı.

Üç tane kalbi, altı tane kolu ve iki tane bacağı olmasına rağmen Allah’ın kendisine verdiği nimetleri bir türlü görmüyordu.

Âdeta içindeki servet hırsının esiri olmuş, sadece kollarının ve bacaklarının daha uzun olmasını istiyordu.

Kolları ve bacakları ne kadar uzun olursa okyanustaki canlılar üzerinde o kadar hâkimiyet kurabileceğini düşünüyordu.

Ahtapot bütün vaktini ticaretle geçiriyor, eşine ve çocuklarına hemen hemen hiç vakit ayırmıyordu.

Kendisinden yardım isteyen balıkları “Hadi, hadi Allah versin.” diyerek dükkânından kovuyordu.

Boş vakitlerinde biriktirdiği paraları saymak onu çok eğlendiriyordu.

Günler ardı ardına geçiyordu.

Tüccar ahtapot yiyordu, içiyordu, daha uzun kollu bir ahtapot olabilmek için yüksek kalorili yiyeceklere israfa varan harcamalar yapıyordu.

İlk zamanlar her şey ahtapotun istediği gibi gidiyordu.

Yedikleri ve içtiklerinin etkisiyle kolları ve bacakları yavaş yavaş uzamaya başlamıştı.

Ama vakit geçtikçe ahtapotun gözden kaçırdığı bir durum baş göstermeye başladı.

Kolları ve bacakları o kadar uzamıştı ki artık onları taşıyamaz hale gelmişti.

Bir gün dükkânda başını iki elinin arasına almış kara kara düşünürken masasının üzerinde duran bir kitap gözüne ilişiverdi.

Birkaç gün önce alış veriş yapmaya gelen bilge yunus balığı unutmuş olmalı diye düşündü kendi kendine.

Bu zor anlaşılan kitapları ondan başka kim okurdu ki.

Ahtapot kitaba göz gezdirirken davranışlarda orta yolu takip etmek gerektiğini anlatan satırları okudu.

Hayatta mutlu olabilmek için aşırılık ve eksikliklerden kaçınmak gerektiğini anladı.

Artık ne cimrilik yapacak ne de israfa kaçacaktı.

İkisinin ortası olan cömertlik kendisi için en erdemli olanıydı.

Altı kollu tüccar ahtapot, esnaf arkadaşlarıyla konuşurken öfke ile vurdumduymazlık arasında her zaman sakin olmayı tercih edecekti.

Müşterileriyle alış veriş yaparken kâr veya zarar etmeyi düşünmek yerine adaletli olmayı gözetecekti.

Bir haksızlıkla karşılaştığında cüretkârlığı ve korkaklığı bir tarafa bırakarak yiğitçe davranmayı seçecekti.

Altın değerindeki bu öğütleri hayatına bir bir tatbik eden tüccar ahtapot ticaretten kazanamayacağı bir servet elde etmiş, okyanusun en zengin ahtapotu olmuştu.

Kaynak: Diyanet

Sazlıktaki Kamış

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir