Sonbahar ve İnsan
Sonbahar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Ağaçlardaki yapraklar sarararak gurbete çıkar gibi ağaçları terk ediyor artık. Bilirsiniz ki hüznün adıdır sonbahar, hazan mevsimidir. Sabahları içinizi ürperten soğuğu hissedersiniz ya. Silkelenmenin adıdır bir nevi.
Yaz mevsimini terk etmenin, kışa hazırlığın adıdır sonbahar.
Hüzün bulutları yavaş yavaş yaklaşır ve yeryüzüne yağmur olur düşüverir ansızın.
Benimde yüreğimi titretir bu yağmurlar. Her cama değen yağmur damlası aslında benim yüreğimde son buluyordur. Her esen rüzgar beni de taşır gittiği yere.
Kısacası sonbahar benim mevsimimdir. Nedense sonbahar gelince içimi bir sızı kaplar. Ve nedense ben de onunla beraber kışa göçerim yavaş yavaş.
Bu okuduğunuz benim hikâyem, benim hislerim. İnsan, fıtratı gereği aslında iç içedir tabiatla. Yaratılmasına vesile kıldığı topraktan özler taşır. Doktorlar yer yer A,B,C,D,E… vitamini diye sayarlar ya hani. Birçoğu zaten tabiatta, toprakta mevcuttur. Toprak ve insan bütündür, birbirini tamamlayan birer parçadır. Peki, insanın kendisi mucizeyse kimdir bunun ressamı? İşte ben aşığım “O” en güzel Ressama. Aşığım “O” en güzel hattata. Her bir fırça izine hayran olmamak ne mümkün? Her yaratılmış zerrede “O”nu bulmak… Her tefekkürün sonunda “O”na varmak…
Atomlardan bahseder fizik kitapları ve o pek çok ünlü fizikçiler. Anlatmaya çalışır, parçalar böler. Şunu bilemez lakin: idrak edemeyen akıl, acizdir. Her bir zerremizi oluşturan atomu nakış nakış işleyen Hâlık, bizleri “en güzel” bir şekilde yaratmıştır.
Nakış nakış işlenmiş bir insan var karşımızda. Mucize arayanlara ders verir şekilde durmakta. Bu büyük fabrikayı işler hale getiren Rabb’e karşı isyan etmek de neymiş?
Hikaye diye yola çıktık aslında, ama biz hayatı yaşarken en büyük hikayenin, en büyük senaryonun kahramanlarıyız bir nevi. Bir başlangıcımız var, bir de amacımız.
Bu yolda giderken karşımıza çıkan nice bariyer ve bu yolun sonunda bir menzil var. O her şeyi en güzel var eden Rabbimiz bir soru yöneltiyor: “O halde nereye gidiyorsunuz?”(81/TEKVÎR-26)
O halde nereye gidiyoruz, amacımız ne?
Size anlatmaya çalıştığım hayatın özünü oluşturan gerçek bir hikâye. Aslında her hikâyenin sonu iyiye güzele doğrudur. Bizim yaşamakta olduğumuz bu hayat hikayemizin kapısı da inşallah iyiye güzele ve ebedi mutluluğa açılıyordur. Başka bir hikayede görüşmek üzere dostlar.
Yazan :Bayram MİROĞLU