Sihirli Adadaki Bisiklet, Bir varmış, bir yokmuş, küçük bir dağ köyünün en tepesindeki evde Osman adında bir çocuk yaşarmış. Osman, hiç düşmeden
bisikletini yokuş aşağı hızlıca sürme konusunda usta sayılırmış.
Köyün diğer çocukları Osman’ı bu becerisinden dolayı biraz kıskanırlarmış. Osman sessiz, kendi halinde biriymiş, kendi kendine oyunlar kurup oynayan, mutlu bir çocukmuş. Osman’ın bu hali diğer çocukları çok sinirlendirirmiş.
Bazen köyün diğer çocukları Osman’ı bisikletleriyle takip eder, onu sıkıştırır ve tehlikeli yollara doğru onu sürüklemeye çalışırlarmış. Osman’ın en korktuğu şeylerden biri, köyün diğer ucunda olan ve nerede bittiğini kimsenin hayal bile edemediği ormanmış. Osman, ormanın yakınlarından geçmemek için elinden gelen her şeyi yaparmış.
Osman bir gün yine bisiklet sürerken diğer çocuklar bisikletleri ile onu sıkıştırmışlar. Birisi sağında, birisi solunda, diğeri önünde, bir diğeri arkasında… Tehlikeli hareketlerle Osman’ı düşürmeye çalışıyorlar, Osman korktukça da kendi aralarında gülüşüyorlarmış. Osman bisikletten düşmemek için direniyor, ama onların zorladığı yönde ilerliyormuş.
Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler… Çocukların hepsi artık yorgunluktan pedal çeviremez hale gelmiş. Kendilerini bir tarafa, bisikletlerini bir tarafa atmışlar. Bir de bakmışlar ki ormanın iç kısımlarına kadar gelmişler. Osman’ın şu çok korktuğu orman vardı ya, işte orası… Osman dâhil tüm çocuklar buraya kadar nasıl geldiklerini anlayamamışlar bile.
Osman, soluklanmak ve eve nasıl döneceklerini düşünmek için bir ağacın yanındaki yüksek kayanın tepesine zıplamış. O anda diğer çocuklar gözlerine inanamamış, çünkü ayakları daha kayaya değmeden Osman gözden kaybolmuş bile. Çocuklar korku içinde bisikletlerini orada bırakarak kaçışmaya başlamışlar.
Osman, gözlerini ıssız bir adada açmış. Kıyıya yakın mor renkli bir palmiye ağacının altında ayağa kalkarken üstünü başını yeşil kumlardan temizlemiş. Etrafı incelemeye başlamış.
“Neredeyim ben, buraya nasıl geldim?” diye kendi kendine konuşurken etrafında, boyları kendi boyunun yarısı kadar olan ve hepsi de aynı beyaz elbiseyi giymiş bir sürü küçük peri olduğunu fark etmiş. Periler hep bir ağızdan Osman’a “Hoş geldin Osman.
Sana sihirli adamızı gezdireceğiz” demişler. Osman hem korku hem de biraz merak içerisinde olduğu yerde kalakalmış. Perilerin hepsi el ele tutuşup bir daire oluşturmuşlar ve hep beraber aynı melodiyi mırıldanmaya başlamışlar. Melodiyi mırıldanırken daireyi gittikçe küçültmüşler, küçültmüşler ve sonunda dairenin ortasında bir bisiklet ‘puf’ diye belirivermiş. “Bu bisiklet, sihirli adamızı gezmen için sana armağanımız, haydi Osman bizi takip et” demiş Periler. Osman, birden kendini bisikletin üzerinde bulmuş. Bisikletin tekerlekleri buluttanmış. Pedallar sanki kendi kendine çevriliyor ve âdeta havada süzülüyor gibiymiş.
Periler de onun etrafında bir çember oluşturmuş ve hep beraber Sihirli Ada’da ilerlemeye başlamışlar. Bir süre sonra önlerine iki kapı çıkmış. Hızla gitmeye devam ederlerken Periler, “Osman, sağdaki kapıdan geçeceğiz” demişler ve hep beraber sağdaki kapıdan geçmişler.
Osman, gözünü açtığında yatağında bulmuş kendini. “Yaşadıkları bir rüya olabilir miymiş acaba?” diye içinden geçirirken odasında yepyeni kırmızı bir bisiklet görmüş. Gözlerini ovuşturmuş, tekrar bakmış. Kırmızı bisiklet yerinde duruyormuş.
O sırada içeri giren annesi Osman’a “Osman, bisiklete binmeyi çok sevdiğini duyan yardımsever bir yabancı sana bu bisikleti getirdi” demiş. Osman çok sevinmiş ve annesine sıkı sıkı sarılmış, tanımadığı yardımsever yabancıya da minnettarmış.
Osman hemen yeni bisikleti ile köyde gezintiye çıkmış. Kendisini sıkıştırıp ormana kadar sürükleyen çocuklarla karşılaşmış. Osman’ı görünce çocukların gözleri yuvalarından fırlamış. Kayanın üstünde birdenbire kaybolan Osman, tam karşılarında duruyormuş. Osman’a merakla yaklaşmışlar ve Osman da onları affedip başından geçen olayları bir bir anlatmış.
Çocuklardan biri, “Biz de ormana gidip o sihirli kayanın üstüne zıplayalım. Biz de yeni bisikletlerimizle dönelim o Sihirli Ada’dan” demiş. Çocuklar, Osman’ı geride bırakıp hızlıca ormana doğru koşmaya başlamışlar. Kayanın olduğu yere vardıklarında, kura çekerek ilk kimin kayanın üzerine zıplayacağına
karar vermişler.
Kurada çıkan çocuk, heyecanla kayanın üzerine zıplamış ve gözden kaybolmuş. Diğer çocuklar merakla köylerine dönmüşler ve sıranın kendilerine ne zaman geleceğini düşünerek hayallere dalmışlar.
Kayanın üzerine zıplayarak kaybolan çocuk, Osman’ın bahsettiği ıssız adada gözlerini açmış. Issız adanın tam ortasındaki yanardağa yakın bir yerde, gri renkli bir kayanın yanında bulmuş kendini. Üstünü başını dikenli otlardan temizlemiş ve etrafı incelemeye başlamış. Perilerle karşılaşmayı umarak, “Hey, kimse yok mu?” diye seslenmiş. Birden etrafında, boyları kendi boyunun iki katı olan ve hepsi de aynı siyah pelerini giymiş bir sürü
cadı olduğunu fark etmiş. Cadılar hep bir ağızdan; “Hoş geldin çocuk. Sana büyülü adamızı gezdireceğiz” demişler. Çocuk dehşete kapılmış. “Osman böyle anlatmamıştı” diye kendi kendine mırıldanmış.
Cadıların hepsi el ele tutuşup bir daire oluşturmuşlar ve hep beraber aynı korku dolu melodiyi mırıldanmaya başlamışlar. Melodiyi mırıldanırken daireyi gittikçe küçültmüşler, küçültmüşler ve sonunda dairenin ortasında bir bisiklet ‘puf’ diye belirivermiş. “Bu bisiklet, sihirli adamızı gezmen için sana
armağanımız, haydi bizi takip et” demiş Cadılar. Çocuk hiç gitmek istemese de kendini bisikletin üzerinde buluvermiş. Bisikletin tekerlekleri çamurdanmış. Çocuk, pedalları çevirdikçe sanki olduğu yerde çamura saplanıyor gibi hissediyormuş.
Cadılar da çocuğu çevrelemiş ve hep beraber sihirli adada ilerlemeye başlamışlar. Bir süre sonra önlerine iki kapı çıkmış. Hızla gitmeye devam ederken Cadılar, “Hey, soldaki kapıdan geçeceğiz” demişler ve hep beraber soldaki kapıdan geçmişler.
Çocuk, gözünü açtığında yatağında bulmuş kendini. “Ohh, bir rüyaymış, çok şükür” diye içinden geçirirken annesinin içeriden seslendiğini duymuş; “Koskoca bisikleti nasıl kaybedersin, anlamıyorum. Bir süre bisiklet almayacağız sana!” Çocuk üzgün bir şekilde köyde dolaşmaya başlamış. Kayanın üzerine zıplayıp sihirli adaya gitmek için sırasını bekleyen diğer
çocuklarla karşılaşmış.
Çocuklar merakla, “Ne oldu, sihirli adadan getirdiğin bisikletin nerede?” diye sormuşlar. Çocuk başından geçenleri bir bir anlatmış. Çocuklar, sessiz ve düşünceli bir şekilde birbirlerine bakmışlar. Sonra hepsi de Osman’la konuşmak için köyün en tepesindeki evin yolunu tutmuşlar. Periler ve Cadılar da sihirli adadan onları izliyorlarmış.
Ece Uçan