Şen ve Pen
Bir varmış, bir yokmuş.
Eski zamanlarda bir keçi ve bu keçinin de yedi tane kuzusu varmış.
En küçüğünün adı şen, en büyüğünün adı ise PEN’miş.
Bir gün anneleri, onlara:
— Ben sizlere yemek almaya gideceğim, kim gelirse gelsin kapıyı kesinlikle açmayın!
Size, “şen, Pen kapıyı açın, anneniz geldi.” Demediğim sürece kapıyı kimseye açmayın!
Anne keçi kuzularına bunları söylerken tilki de onları gizlice dinliyormuş.
Anne keçi evden uzaklaştıktan sonra tilki kapıya gidip:
— Şen, Pen kapıyı açın, anneniz geldi, demiş.
Şen, kapıyı açmaya çalışmış ama Pen onu durdurmuş ve demiş ki:
— Sen bizim annemiz değilsin, annemizin sesi ince.
Tilki başka bir sefere sesini incelterek gelmiş.
Şen yine kapıyı açmaya çalışmış ama Pen yine izin vermemiş ve demiş ki:
— Annemizin ayakları beyaz ama seninki kırmızı?
Sen bizim annemiz değilsin.
Tilki yine gitmiş.
Bu sefer sesini inceltmiş ve ayaklarını da una batırarak kuzulara kapıyı açmalarını söylemiş.
Üçüncü seferde kuzular, sesi ince ve ayakları beyaz olan tilkiye inanmış;
Kapıyı açmışlar.
Tilki hemen kuzuların üzerine atlamış.
Bazıları saatin arkasına, bazıları koltuğun ve bazıları da kapının arkasına saklanmış.
Tilki altı tanesini yemiş, gitmiş.
Şen ise saatin arkasına saklandığı için onu görememiş.
Anne keçi eve dönünce ortalığın dağınık olduğunu görmüş.
Şen de saatin arkasından çıkıp annesine olan biteni anlatmış.
Anne keçi evden sinirli ve hızlı bir biçimde çıkmış.
Tilkinin bir ağacın altında derin bir uykuya daldığını görmüş.
Anne keçinin aklına bir fikir gelmiş.
Bir bıçak, iğne ve iplik getirmiş.
Tilkinin karnını yarıp tüm yavrularını çıkarmış.
Sonra tilkinin karnına taş doldurmuş.
Tilkiyi kaldırıp yakınlardaki bir nehre atmış.
Tilki de böylece ölmüş.
Kuzular artık kapıyı anneleri dışında hiç kimseye açmayacaklarına dair annelerine söz vermiş.
Birlikte mutlu bir hayat yaşamışlar.
Deryelen: Hayrettin ADLIĞ