
Sazlıktaki Kamış

Genç kamışlardan bir tanesi sabahın erken vaktinde göl kıyısından gelen ayak sesleriyle uyandı.
Elinde ney bulunan aksakallı bir dede sazlıklara doğru yaklaşıyordu.
Aksakallı dede önce göl suyundan güzel bir abdest aldı, sonra büyük bir saygıyla ney üflemeye başladı.
Göldeki kamışlar, sazlıklara yuva yapmış kuşlar ilahilere kulak veriyor, tabiat neyden çıkan notalara ritim tutuyordu.
Göl sakinleri şaşkınlık içerisinde birbirlerine bu kadar güzel ney üfleyen bu dedenin kim olduğunu soruyorlardı.
Kamış “Ben bu aksakallı dedeyi tanıyorum” dedi: “O besteleri dünyaca tanınan çok büyük bir sanatkâr.
Adı İsmail Dede Efendi.
Biliyor musunuz onun besteleri o kadar etkileyiciymiş, sesi o kadar güzelmiş ki padişah III. Selim onu saraya müezzin olarak tayin etmiş.
Kamışlar yaşını başını almış bir dedenin, alt tarafı aslı kamış olan bir neye bu kadar saygı göstermesine bir anlam verememişti.
Aralarından bir tanesi, “Ney’inizi çok seviyorsunuz herhalde, ne kadar çok saygı gösterdiniz ona.” diye Dede Efendiye seslendi.
Dede Efendi gülümseyerek:
“İslam terbiyesi almış insanlar eşyalarına saygı duyarlar.
Elbiselerini asla oraya buraya atmazlar.
Bu davranışıyla onlar hem kendisine hizmet ettikleri için eşyalarına teşekkür etmiş, hem de o eşyayı kendisine verdiği için Allaha şükretmiş olurlar.” diye cevap verdi meraklı
kamışa.
Dede Efendi elindeki neyi göstererek “İşte bu ney de narin sesler çıkartabilmek için benimle birlikte olgunlaştı.
Bu yolculuğa çıkan binlerce kamıştan sadece birkaç tanesi ney olabilir.
Tıpkı kamış gibi insanların da çok azı olgun insan olma yolculuğunu tamamlayabiliyor.” dedi.
Ney olmaktan söz açılınca bizim genç kamışın gözlerinin içi parladı.
Onun en büyük hayali ney olmaktı.
Sazlıklarda hiçbir yere kıpırdamadan beklemekten canı çok sıkılıyordu.
Ama Dede Efendi’nin gölden ayrılırken söylediği, “Kilitli kapıları açacak anahtar sabırdır.” sözleri kaldı aklında.
Genç kamış, bede Efendi’nin boyunu ölçeceği güne kadar bekledi, bekledi, sabırla büyüdü…
Bir zaman sonra kamışın boyunu ölçmek için yeniden göle gelen Dede Efendi uykudan yeni uyanmanın mahmurluğunu yaşayan kamışa “Sabır imtihanını
başarıyla geçtin, ney olmanın vakti geldi.
Ama sakın unutma, eğri bir neyden asla doğru bir ses çıkmaz.” dedi.
Göle yansıyan suretine bakınca üzerindeki eğrilikleri fark eden kamış ney olabilmek için doğru sözlü ve güvenilir olması gerektiğini anladı.
Dede Efendinin gözü sürekli onun üzerindeydi.
Kamış uzun bir ahlaki eğitim aldıktan sonra içerisinden hiçbir çatlak ses çıkmayacak doğruluğa ulaştı.
Ama bugüne kadar yaşadıkları yolculuğun sadece başıydı.
Gerçek bir ney sesi çıkarabilmesi için aynı zamanda içini tamamen boşaltması da gerekiyordu.
Ne var ki kamış, göl hayatını çok seviyordu, göl hayatının zevklerinden nasıl vazgeçecekti şimdi.
İçini boşaltınca cılız bir kamış olarak kalmayacak mıydı?
Üstelik sazlıklarda göbekli bir kamış olmak zenginlik göstergesiydi.
Kamışın umutsuzluğa kapıldığını gören Dede Efendi ona, Hazreti Mevlana’nın Mesnevi adlı kitabında geçen neyin hikâyesini anlattı.
Sonra da “Gölden binlerce kamış toplanır, ancak onların sadece birkaç tanesi ney olabilir.
Ya ney olamayan binlerce kamış gibi çürüyüp gideceksin ya da bütün bu zorluklara sabredip hayalini kurduğun güzel sesli bir ney olacaksın” diye ekledi.
Kamış susuzluktan yanarken;
içerisindeki kirin, göl sevgisinin, kıskançlık, haset gibi kötü davranışların akıp gittiğini gördü.
Boğuk da olsa bir ses çıkarabiliyordu artık.
Dede Efendi’nin sözlerini dinlemenin meyvesini görmeye başlamıştı.
İçi içine sığmıyordu sevinçten.
Hiç vakit kaybetmeden Dede Efendiye seslendi:
“Dede Efendi, Dede Efendi, içimdeki fazlalıklardan kurtuldum.
Ses de çıkartabiliyorum, ney oldum ben, ney oldum!
Bir an için gençliği gözlerinin önüne geldi Dede Efendinin.
O da kamışla aynı şeyleri yaşamıştı.
Kamışa:
“Bu yolda hiçbir zaman ‘ben oldum’ demek yoktur.
Ben ney oldum dersen hiçbir zaman ney olamazsın” dedi.
Bu nasihate kulak veren kamıştan gelen sesler gün geçtikçe Dede Efendinin istediği kıvama geliyordu.
Sadece Allah sevgisine ulaşabilen kamışlardan çıkan bu sesi duyan Dede Efendi, kamışın ney olma yolculuğunun
sonlarına geldiğini anladı.
Allah sevgisi bütün vücudunu saran kamış ney olmuştu artık.
Dede Efendi ile birlikte dünyadaki her dilden, her renkten çocuğa Allah sevgisini anlattı.
O konuştuğu zaman birdenbire bütün çocuklar etrafını sarıveriyordu.
Ney Allah’ı seviyordu, Allah da bütün çocuklara onu sevdirmişti.
Kaynak: Diyanet