Küçücük bir saka kuşuydu “Yavrukuş”. Yuva kuracak kadar büyümemişti
daha. Ama bilirsiniz, saka kuşları dallara tüneyip tembel tembel oturmayı hiç
sevmezler. O da bütün gün, dallardan bahçe çitlerine, çatılardan çalılıklara ne-
şeyle uçuyordu. Akşam olduğunda da ağaçlarda bir kovuk bulup orada konak-
lıyordu. Tüylerini kendine yastık yapıyor, kanatlarını yorgan gibi üstüne örtüp
bir güzel uyuyordu.
Kış mevsiminin, artık havaların iyice soğuduğu günlerinden birinde talih
Yavrukuş’un yüzüne gülüverdi. Bir pencere pervazının altında boş bir serçe
yuvası buldu. Yuva yumuşacık tüylerle döşenmişti.
Yavrukuş sevinçle bu boş yuvaya yerleşti. Annesinin yuvasından uçalı beri,
ilk defa böyle sıcak ve sakin bir yerde uyuyordu.
Gece yarısına doğru evden sesler yükselmeye başladı. Pencerenin camların-
dan dışarı parlak ve renkli ışıklar süzülüyordu.
Yavrukuş çok korkmuştu. Hemen yuvasından uçup yakındaki ağacın dalla-
rına kondu ve evde neler olup bittiğini pencereden görmeye çalıştı.
Odada tavana kadar yükselen bir çam ağacı vardı! Ağacın altına renk renk
paketler, oyuncaklar konulmuştu. Çocuklar ağacın etrafında sevinçle koşuyor,
oyunlar oynuyorlardı.
Yavru saka, insanların gece yarısı neden bu kadar sevindiklerini anlayama-
mıştı, çünkü Yavrukuş daha o yaz yumurtadan çıkmıştı ve bu koca dünyaya
ilişkin pek bir şey bilmiyordu.
O gece, ancak insanlar ışıkları söndürüp yattıktan sonra, çok geç bir saatte
uyuyabildi.
Saka Kuşunun Takvimi, Sabah Yavrukuş dışarıda cırlak sesleriyle gürültü yapan serçelerin çığlıklarıyla uyandı. Yuvadan dışarı uçup öfkeyle seslendi onlara:
“Ne diye bağırıyorsunuz sabah sabah! Gece yarısı insanların gürültüsün-
den uyuyamadım, şimdi de siz rahat vermiyorsunuz! Neler oluyor?”
“Ne mi oluyor?” diye şaşırdı serçeler. “Bugün yeni yılın ilk günü. Herkes
neşe içinde. İnsanlar da biz de sevinçle karşılarız yeni yılı.”
“Yeni yıl mı? O da ne demek?”
“Ah, yazık, sen de pek küçükmüşsün!” diye güldü serçeler. “Yeni yılın ilk
günü, yılın en güzel günüdür. Bugün 1 Ocak, takvimin ilk günüdür.”
“Takvim ne demek? Ocak da nedir?”
“Anlaşıldı” diye dudak büktü serçeler, “demek sen yumurtadan çıkalı çok
olmamış. Takvim bütün bir yılın düzenidir. Bir yıl aylardan oluşur. İlk ay
Ocak’tır, yani yılın gagasının ucu. Sonra on tane, yani iki ayağının parmakları
kadar ay gelir. Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül,
Ekim ve Kasım. Ardından son ay olan Aralık. Ocak nasıl yılın gagasıysa, Ara-
lık da işte yılın kuyruğunun ucudur. Anladın mı, Yavrukuş?”
“Hayır, doğrusunu isterseniz hiç de anlamadım” diye iki yana doğru salla-
dı başını Yavrukuş. “Bu söylediklerinizden aklımda kalanlar ‘gaga’, ‘iki ayağın
parmakları’ ‘kuyruk’ sözcükleri oldu. Diğerleri zor şeyler.”
“Bana bak” dedi yaşlı serçe. “Şimdi sen biraz ormanda, kırlarda, tarlalar-
da uç bakalım. Ama gözlerini dört aç ve çevrene dikkatle bak. Çevrende olup
bitenleri izle. Öğren. Bu ayın bittiğini duyunca da geri gel. Bak, ben bu evde
yaşıyorum. Yuvam çatının altındaki boşlukta. Ben sana bir sonraki ayın ne ol-
duğunu anlatırım. Böylece sırayla hepsini öğrenirsin.”
“Çok güzel bir öneri” diye sevindi Yavrukuş. “Söylediğin gibi yapıp bu ay
bittiğinde yeniden seni görmeye geleceğim!”
Sonra kanatlarını çırptı ve uçuverdi.