
Saka Güzeli

Evvel zaman içinde, zaman zaman içinde büyük bir padişahla vezirinin güzel birer kızları varmış.
Günlerden bir gün bu iki kız karşı karşıya oturmuş tatlı tatlı konuşurlarken sokaktan güzel bir saka geçmiş.
Sakayı gören padişahın kızı: “Güzel saka, güzel saka, vezirin kızı mı, ben mi daha güzelim! diye haykırmış.
Güzel saka: “İkiniz de çok güzelsiniz, fakat vezirin kızı senden daha güzel” diyerek yoluna devam etmiş.
Bu sözleri duyan padişahın kızı vezirin kızına imrenmiş ve onu kıskanmaya başlamış.
Çok geçmeden de hastalanıp yatağa düşmüş.
Bunun üzerine padişah bütün hekimlerle hocaları kızın yanına çağırıp kızını iyi etmelerini emretmiş.
Kız ise hekimlerden birisine bir avuç dolusu altın vererek: “Babama, eğer kızın, vezirin kızının kanını içmezse kurtulamaz, diye söyle” demiş.
Hekim derhal padişahın yanına giderek ona: “Haşmetlim, eğer kızınız vezirin kızının kanını içmezse kurtuluş yok” diye fikrini bildirmiş.
Padişah derhal vezirini çağırtmış ve ona hekimin sözlerini nakletmiş.
Bunu duyan vezir, kızını çok sevdiği için pek fazla kederlenmiş ve evine gidip büyükçe bir kediyi öldürmüş ve kanını bir testiye doldurarak padişaha göndermiş.
Sonra ceviz ağacından yalnız içerden açabilecek gibi büyük bir sandık yaptırmış, kızını içeriye koymuş ve satmak için pazara götürmüş.
Bu arada pazardan geçen güzel saka sandığı görmüş, beğenmiş ve derhal sandığı satın almış.
Sonra bir hamal çağırarak sandığı eve götürüp odasına yerleştirmiş.
Ertesi sabah daha şafak sökmeden güzel saka işine girmiş.
Kız yavaşçacık anahtarıyla sandığın kapağını açıp dışarıya çıkarak odayı temizlemiş, sakanın yatağını düzeltmiş, birkaç lokma bir şey yemiş ve tekrar sandığına girip yatmış.
Akşam olup güzel saka evine dönünce odanın temizlenmiş ve yatağının düzeltilmiş olduğunu görerek kendi kendine: “Kim gelmiş acaba bugün buraya” diye bir hayli düşündükten sonra yatağına girmiş ve uyumuş.
Ertesi gün yine işine gitmiş. Kız da aynı şekilde tekrar odayı temizlemiş ve yatağı düzel tikten sonra sandığına girmiş.
Akşamleyin evine dönen güzel saka bu defa da odasının süpürülmüş, etrafın tertemiz, yatağının düzeltilmiş olduğunu görmüş ve biraz düşündükten sonra sandığın başına gelerek: “Hey beni dinle, kim olursan ol, çık dışarıya şu sandıktan da yüzünü göreyim!” diye bağırmış.
Sandıktan hiç ses çıkmamış. Güzel saka tekrar yatağına girmiş ve uyumuş.
Ertesi sabah bizim saka evinden çıkarak komşusu olan kasaptan bir okka et aldıktan sonra evine dönmüş ve eti odasında bırakarak: “Allah’ın izniyle eti pişiren herhalde bulunur” demiş ve tekrar dışarıya çıkmış.
Kız yine sandığından çıkarak odayı temizlemiş, yatağı düzeltmiş, eti pişirerek bir tabağa koymuş ve çamaşırı yıkamaya koyulmuş.
Tam bu esnada saka güzeli birdenbire odaya girmiş ve çamaşır yıkayan genç kızı görmüş.
Kız ise: “Ah” diye bağırarak önlüğüyle yüzünü örtmüş.
Güzel saka: “Güzelim artık sen benim, ben de seninim; kurtuluş yok, kısmetime sen çıktın” demiş ve derhal birkaç şahit çağırarak kızla evlenmiş ve gayet mesut yaşamaya başlamışlar.
Günlerden bir gün saka güzeli birçok hediyelerle birlikte karısını hayvanlarından birine bindirerek kendi annesine göndermiş.
Kız orada güzel sakanın annesiyle beraber gayet güzel yaşamaya başlamış.
Fakat komşulardan bazıları kızın güzelliğini kıskanarak güzel sakaya bir mektup yazmışlar ve bu mektupta: “Karın el alemin karısı oluyor” diye bildirmişler.
Bu sözleri okuyan güzel saka kızarak bıçağı kaptığı gibi karısını öldürmek için derhal annesinin evine doğru hareket etmiş.
Daha kapıdan girmeden elinde bir şamdanla karısı onu karşılamaya çıkmış, fakat güzel sakanın elinde bıçağı görünce onun kendisini öldürmek istediğini anlamış ve elindeki şamdanı sakanın eline tutuşturarak kendisini evin önünden geçen nehre atmış.
Nehir kızı alıp denize sürüklemiş. Bu esnada deniz kenarında üç balıkçı balık avlıyormuş.
Dalgalar kızı bunların ağına yuvarlamış ve balıkçılar ağı dışarıya çektikleri zaman ne görsünler?
Ağda ay parçası gibi güzel bir kız duruyor. Balıkçılar bu kadar güzel kızı görünce: “Senin olacak, benim olacak” diye başlamışlar kavgaya.
Kavganın sarpa saracağını gören bir balıkçı: “Buradan bir ok atalım, sonra okun arkasından koşarak onu yakalamaya çalışalım.
Oku yakalayan ve onu buraya getiren, kızı alsın” demiş.
Ötekiler onun bu teklifine razı olmuşlar ve derhal bir ok alıp uzaklara atmışlar.
Üçü birden derhal onun peşine düşüp, oku yakalamaya çalışmışlar. Bu esnada yalnız kalan kız balık ağlarını topladığı gibi derhal kaçmış.
Çok kaçmış az yürümüş, derken önüne ihtiyar bir Yahudi çıkmış.
Kızı görür görmez vurulmuş ve: “Güzel kız sen artık benimsin, elimden kurtulamazsın” demiş.
Fakat kız birden bire elindeki balık ağlarını Yahudi’nin kafasına sararak ondan da kurtulmuş.
Kan ter içinde koşarken bir kaynağa varmış. Kaynak başında bir ağaç varmış, kız çıkıp bu ağacın bir dalına oturmuş.
Bu esnada padişahın oğlu da buradan geçiyormuş. Eğilip kaynaktan su içmek istemiş. Kaynak suyunda güzel kızın hayalini görünce başını kaldırmış ve kızı görür görmez âşık olmuş. Onunla evlenmek için yanına almak istemiş.
Kız ise ona: “Şehzadem, bu kaynaktan hiç su içmeden gel yanıma otur.
Çünkü bu kaynağın suyu sihirlidir ve ondan içenler daima benim yüzümü görürler” demiş.
Bunu duyunca şehzade, su içmeden derhal gidip kızın yanına oturmuş.
Biraz sonra kaynağa üç balıkçı gelmiş ve eğilip sudan içtikten sonra kızın güzelliğini görmüşler ve kendilerinden geçmişler.
Onlardan sonra kaynağa Yahudi gelmiş, o da sudan içtikten sonra kendinden geçmiş.
Ertesi gün güzel saka da buradan geçmiş.
Susuzluktan yanıyormuş ve kaynaktan su içince o da diğerleri gibi kendinden geçmiş.
Bütün bunları gören padişahın oğlu askerlerine hepsini tutup getirmelerini ve hapse atmalarını emretmiş.
Padişahın oğlunun emri yerine getirilmiş. Fakat bütün bunlara gönlü razı olmayan kız bir gün padişahın oğluna şöyle demiş: “Şehzadem, bu balıkçılar beni denizden kurtardılar, bu Yahudi ise beni tahkir etti, bu güzel saka ise benim kocamdı”. Bu sözleri duyan şehzade: “Bütün söylediklerin doğru mu, güzel kız?” diye sormuş ve sonra balıkçıları serbest bırakmış.
Yahudi’nin başını uçurtmuş ve kızı yine güzel sakaya vererek kendisine: “Al güzel kızı da bir daha elinden kaçırma, ömrünüzün sonuna kadar bahtiyar olun!” demiş.
Güzel saka tekrar kızla evlenmiş ve kırk gün kırk gece düğün yapıp eğlenmişler, onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine Ne demek?: Sonu iyi biten masalların bitiş cümlesidir. Başkasının mutluluğundan pay edinmek, onların sevinçleriyle sevinmek, masaldaki kahramanlar gibi mutlu olmak anlamında kullanılır.