Rüzgar
Bir gün sivrisinek, Hz. Süleyman’a gelerek, ‘Sen…’ dedi. ‘Adaletinle ünlenmiş, rüzgâra, ateşe ve suya hükmü geçen bir elçisin.
Yardımını istiyorum.
Senin adalet ve bağış denizinde benim de hissem var.’
Allah’ın elçisi:
‘Ne istiyorsun, derdin nedir?’ diye sordu.
Sivrisinek:
‘Sorma sultanım!’ dedi. ‘Ne tadımız kaldı ne tuzumuz, hayatımız zindana döndü!’
Hz. Süleyman:
‘Ne oldu, ne var?’ diye sordu.
Sivrisinek:
‘Rüzgâr…’ dedi. ‘Benim şikayetim rüzgârdan. Sürekli bizi taciz ediyor, zulmediyor. Nereye gitsek elinden kurtulamıyoruz. Huzurumuz kalmadı.’
Elçi:
‘Güzel de…’ dedi. ‘Rabbim bana, iki tarafı da dinlemeden hüküm verme!’ buyruğunda bulundu.
Hasmını da çağırıp dinleyelim, ona göre karar verelim.’
Ve rüzgâra seslendi:
Seher yeli! Gel de hakkındaki şikayete dair konuş.’
Rüzgâr emri duyunca gürleyerek esmeye başladı.
Başlayınca da ortada ne sivrisinek kaldı ne başka bir şey.
Hayvan cağız bir yandan sürüklenerek uçuyor, bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
Ey Allah’ın sevgili elçisi! Rüzgârın varlığı benim yokluğumdur, ona nasıl karşı koyabilirim?’
Kaynak: Mesnevi