Rüya Tabiri ve Rüya Tabirleri
Rüya yorumlama anlamında kullanılan tabir kelimesi Arapçada köprü veya nehrin bir yakasından diğerine geçme anlamına gelen – عبور – kökünden gelir.
Bu anlamıyla tabir, rüyalardaki olay ve sembollerin ilk anlamlarına ulaşma çabasıdır.
Dolayısıyla rüyanın tabir edilmesi, rüyalarda görülen şeylerin birer sembol ve remiz oldukları ön kabulüne mebnidir.
Tabir ile bu sembollerin asıllarına ulaşılarak ne anlama geldikleri çözülmeye çalışılmaktadır.
Arapça bir kelime olan Rüya’nın Türkçedeki karşılığı düştür. Eski Türkçe ’de ise tüş denilmekteydi.
Uykuda alem-i misale ya da gayb alemine açılan insan o alemlerden bir kısım manzaralara şahit olur.
Bu manzaralara rüya denilmektedir. Rüya şuuraltı, Şeytani ya da Rahmani rüya kısımlarına ayrılmaktadır.
Tasavvufta rüya tabiri, misal alemi denilen nurani aleme ait ilimlerden sayılmaktadır.
Hz. Yakup ve Hz. Yusuf (as) rüya tabiri ilminin piri kabul edilmektedir.
Rüyalar insanın iç dünyasına ışık tuttuğu için tasavvufta manevi eğitimde (seyr ü süluk) rüya tabirine ayrı bir önem verilmiştir.
Kelabazi (ö. 380/990) et-Taaruf isimli eserinde ve Kuşeyri (ö. 465/1072) er-Risale isimli eserinde rüya konusunu özel bir başlık altında incelemişlerdir.
Bazı tarikatlarda rüya tabiri seyr ü süluk denilen manevi eğitim sürecinin önemli bir parçası kabul edilmiştir.
Müridin gördüğü rüyalara bakılarak manevi eğitimi yönlendirilmiştir.
Mürid iyi rüya görürse manevi derecesi yükselir, kötü rüya görürse bulunduğu manevi dereceden aşağı iner.
Özellikle esma zikrini esas alan tarikatlarda rüya tabirine ayrı bir önem verilmiştir.
İbnü’l-Arabî’ye göre bir idrâk ile bir sureti rüyasında gören için idrâki esnasında üç mertebe veya bu üç mertebeden biri söz konusudur.
Bunun bilinmesi, rüyanın tabir edilmesi bakımından önemlidir.
İbn Arabi’ye göre Allah Teala’nın rüya ile görevli er-Ruh isimli bir meleği vardır.
Bu melek en yakın semanın (dünya seması) altındadır.
İnsan uyuduğu zaman bu melekle bağlantı kurar ve onun elindeki suretleri hayalinde idrak eder.
Bu bilgiler böylece levh-i mahfuzdan semavata, oradan da insanın hayaline yansır.
İnsan uyanıkken hisleri dış dünya ile meşgul olduğu için bu alemle irtibat kuramaz.
Ancak tasavvuftaki manevi eğitimle nefsini arındıran insan rüya dışında da er-Ruh denilen rüya meleği ile bağlantı kurabilir.
İnsan seyr ü süluk uygulamaları ile iç idraklerini güçlendirirse, zahiri hisleri er-Ruh denilen rüya meleğinin elindeki suretleri görmesine perde olmaz.
Tasavvufi gelenekte rüya yerinde daha çok vakıa ve vak’a kelimeleri kullanılmaktadır.
Rüyanın vakıa ya da vak’a olarak isimlendirilmesi, tasavvufta rüyanın bir hayal değil gerçek gibi düşünüldüğünü göstermektedir.
Birinci mertebe kişinin idrâk ettiği suretin, gören ile değil de görülenle ilgili olmasıdır.
Bu da onun mertebe ve sıfatına göre olur.
Bu durumda görülen şey bulunduğu hal üzere idrâk edilir.
İkincisi, görülen suretin görenin nefsindeki bir halle ilgili olmasıdır.
Üçüncüde ise görülen suret, meşru bir hakka ve konulmuş bir kanunla (ennamusu’l-mevzu´) ilgilidir.
Bu takdirde idrâk edilen suret, o suretin görüldüğü bölgedeki geçerli yasayla ilgilidir.
İbnü’l-Arabî rüyada bir sureti idrâk eden kişinin bu üç mertebe dışında bir mertebesi olmadığını belirtir.
Bu mertebeyi elinde tutan ve er-Ruh denilen melek ise bazen görülebilir bazen görülemez, der.
Bu mertebelere ilişkin de şu değerlendirmede bulunur.
“Evla olan birinci mertebedir.
Zira bu mertebede görülen şey tam ve iyidir.
Çirkinlik ve eksiklik ile nitelenmez.
Diğer iki mertebede ise görülen suret güzellik, çirkinlik, eksiklik ve kemal gibi hallerle ortaya çıkar.
Şayet kişi gördüğü suretten bir hitaba muhatap olursa hitabın haline göre ve rüyasında bunu ne kadar anladığına göre değerlendirilir.
Aynı zamanda bu sureti gören kimsenin o suret karşısında edep, saygı veya takındığı diğer davranışlara da bakılmalıdır.
Çünkü o kimsenin hali bu gördüğü suret ile olan muamelesinde ondan meydana gelen şeye nispetledir.
Kişi tabiri biliyor veya bilene sorarsa o zaman tabire müracaat eder.
Bilmiyorsa tabir etmez.
Çünkü görülen her bakımdan hak bir surettir.
Bu suretin dışındaki rüyalar ise şayet içinde kişiyi üzen şeyler varsa şeytandandır.
Bu tür rüyalar kişinin hoşuna gitmeyen rüyalardır.
İbnü’l-Arabî bu türden bir rüya gören kişiye ilgili nebevî tavsiyeleri hatırlatır.
Üç kez sol yanına tükürmeli, şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalı, kalkıp nafile namaz kılmalı ve rüyasını kimseye anlatmamalıdır.
Yahut görülen suret, kişinin uyanıkken nefsi ile yaptığı iç konuşmalarından meydana gelmiştir.
İbnü’l-Arabî’ye göre insanın nefsi ile konuşmaları hayâle nakş olunur.
Uyuduğunda bunları hiss-i müşterek ile idrâk eder.
Çünkü bunları uyanıkken tasavvur etmiş ve bu tasavvurlar hayâlinde resmedilmiş olarak kalmıştır.
Uyuyunca hisler, hayâl hazinesine yönelince hayâlde resmedilmiş bu tasavvurları görür.
İbnü’l-Arabî’ye göre şeytandan olan veya hadis-i nefs şeklindeki rüyalara görüldüğü şekilde itibar edilmez.
İbnü’l Arabî bu noktada ilginç bir değerlendirmede bulunur.
Buna göre bu tür rüyalara kudsi bir mertebenin sembollerini taşımaması itibariyle itibar edilmese de bu tarz bir rüya, ehli tarafından tabir edildiğinde rüyadan değil de tabirin kuvvetinden dolayı rüyanın bir hükmü olur ve o hüküm meydana gelir.
İbnü’l-Arabî’ye göre bunun gerçekleşmesi şöyle olur: Rüyayı tabir eden kimse, gerçek anlamda rüyayı tabir edebilmek için rüyayı anlatandan alıp kendi hayâlinde tasvir etmelidir.
Aksi takdirde rüyayı tahkiken tabir edemez.
Rüya tabirleri yapan kişi anlatılan rüyayı kendi hayâlinde tasvir edince rüyayı gören kişinin iç konuşma veya şeytanın korkutması şeklinde gördüğü suret, rüyayı görenin hayâlinden Rüya tabiri edenin hayâline intikal eder.
İntikal edince o suret, tabir eden için artık bir iç konuşma olmaktan çıkar ve rüya tabirleri yapan, gerçek bir suret hakkında hüküm vermiş olur.
Böylece rüya tabirleri yapan kimsede, rüyayı gören kimsenin suretine ilişkin bir hüküm zuhûr eder.
Bununla bağlantılı olarak İbnü’l-Arabî Hz. Yusuf’a (a.s) zindanda rüyalarını anlatan iki arkadaşın durumuyla ilgili Kur’an’da anlatılan ayetle ilgili sıra dışı bir değerlendirmede bulunur.
İbnü’l-Arabî’ye göre Hz. Yusuf’a rüya gördüklerini söyleyen iki arkadaş gerçek bir rüya görmemişler, tasvir ettikleri şey hususunda yalan söylemişlerdi.
Anlattıkları gerçekte, hadis-i nefs kabilinden kendi iç konuşmalarından ibaret bir tahayyüldü.
İbnü’l-Arabî’ye göre rüya tabirinde gerçekleşme ihtimali en uzak durum budur.
Bu yüzden rüya tabirindeki en zor merhaledir.
Bu zorluk İbnü’l-Arabî’ye göre şu gerekçeye istinat eder.
Gerçekte ortada rüya ile görülmüş herhangi bir suret yoktur.
Sadece o kişilerin kendi hayâllerinde kendi iç konuşmalarından ortaya çıkan hayâlleri vardı.
Bu iki arkadaş hapistekilerin rüyalarını tabir ile meşhur olan Hz. Yusuf’a (a.s) gerçekte görmedikleri bir şeyi rüya görmüş gibi içlerinden geçirerek anlatmışlardı.
Ancak Hz. Yusuf’un (a.s) hayâlinde anlatılan bu şeyin sureti meydana gelmişti.
Hz. Yusuf’un (a.s) hayâlindeki suret, kendisinin bir iç konuşması olmadığından Hz. Yusuf (a.s) ile gerçek bir şeye dönüşmüştü.
Hz. Yusuf (a.s) sanki o adamlar için rüyayı gören kişi olmuştur.
Böylece onların gerçekte görmedikleri hayâli tabir etmek suretiyle Yusuf (a.s) var olmayan o hayâle kendi hayâlinde bir gerçeklik kazandırmıştır.
Rüya Tabiri etmek suretiyle de tabirin hükmü meydana gelmiş ve daha sonraki olaylar tabir ettiği şekilde gerçekleşmiştir.
İbnü’l-Arabî bu ayeti açıklarken şöyle bir yorumda bulunur.
Hz. Yusuf (a.s) bu kişilerin rüyalarını tabir edince onlar “Biz seni imtihan etmiştik.
Gerçekte biz bir şey görmedik” dediler.
İbnü’l-Arabî’ye göre Hz. Yusuf’un ayette geçen şu cevabı, o kişilerin bu sözü üzerine söylenmiştir.
“Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir ( ُ ق ِ َ ضي ا ْ لاَ ْ م ُ ر الَّذ۪ي ف۪ي ِ ه َ ت ْ ستَ ْ فتِيَا ِ نۜ Böylece Hz. Yusuf (a.s), rüya konusunda gerçekleşmesi en zor olan şeyi, hayâlinin doğruluğu nedeniyle gerçekleştirmiştir.
Zira İbnü’l-Arabî’ye göre kişinin kendi hayâlinde, bir başkasının hadis-i nefs kabilinden suretlerine gerçeklik kazandırması, rüya tabirindeki en zor iştir.
İbnü’l-Arabî’ye göre rüya tabiri konusunda Yusuf (a.s) kıssasında işaret edilen bu hususa, Hz. Peygamber (s.a) şu hadisiyle işaret etmektedir:
Rüya tabir edilmedikçe bir kuşun ayağı üstündedir, tabir edilince düşer. “
الرؤيا على رجل طائر ما لم تعبر فإذا عبرت وقعت
İbnü’l-Arabî’ye göre rüyadaki şeyin gerçekleşmesi, tabirine bağlı olunca, rüyanın rastgele kimselere anlatılmaması önem kazanmaktadır.
Bu sebeple hadisin devamında “rüyanın akıllı ve dostun olan kimseye anlatılması gerektiği belirtilir.
Tirmizi’deki rivayette “rüyayı akıllı dosta (lebib ve habib) anlatın!” ifadesi mevcuttur.
Bilindiği gibi Yusuf suresindeki diyalogda da Hz. Yusuf gördüğü rüyayı babasına anlatınca Hz. Yakub (a.s), rüyasını kardeşlerine anlatmaması konusunda onu uyarmıştır.
Ayetteki bu uyarı da yukarıdaki hadisi teyit edici mahiyettedir denilebilir.
İbnü’l-Arabî bu hadiste geçen ifadeleri şöyle izah eder: Hadiste kuş ( (طائر diye geçen ifade, hayır veya şerden kişinin nasip ve kısmeti anlamındaki kelime anlamına işaret eder. İbnü’l-Arabî’ye göre hadiste kuşun kanadı değil de ayağı رجل طائر) ) denilmesi, nasip anlamıyla ilgilidir.
Zira kuş ayağıyla yerden bir şey alıp nasiplenir, kanadıyla bunu yapamaz.
Kuş, er-Ruh adlı meleğin şekle bürünmesidir.
Dolayısıyla kuş gerçekte ayağına bağlanan nasipten ibarettir. O nasip yere düşünce kuş da yok olmuş olur.
Binaenaleyh Hz. Yusuf’un (a.s), hapishane arkadaşlarının rüyasını tabir etmesiyle İbnü’l Arabî’ye göre rüya tabir edilinceye kadar bir kuşun ayağındadır, hadisinde işaret edilen mananın en uzak ihtimali gerçekleşmiştir.
İbnü’l-Arabî acayip bir sır ve sahih bir keşif olarak nitelediği rüya tabiri ile ilgili bu bilgiyi aktardıktan sonra konunun, ‘var olma’ ile ilgisine dair şöyle bir hükme varır: “Olmadan önce rüyada görülen şeyler ruhlara daha yakındır.”
Bu yüzden önce rüyası görülüp daha sonra rüyanın ayn’ından his âlemine çıkan şey, İbnü’l-Arabî’ye göre bu özellikte olmayan akranlarına göre daha üstündür.
Söz gelimi rüya ile olacağı önceden görülen bir çocuk, diğer çocuklara nispetle daha ayrıcalıklı özelliklere sahiptir.
Çünkü bu, İbnü’l Arabî’ye göre o kişinin varlığının hakikatinin (aynının) diğerlerine nispetle ruhlara daha yakın olduğu anlamına gelir.
Böylece rüyanın er-Ruh adlı melek ile irtibatından dolayı görülen şey, his âleminde zuhûr etmeden ruhlar mertebesine yakınlığından ötürü önce hayâlde idrâk edilmiştir.
Bu yüzden İbnü’l-Arabî’ye göre herhangi bir şey, şayet rüya vasıtasıyla olursa rüya ile olmayana nispetle daha ayrıcalıklıdır.
Bahsedilen hususun, Allah’ın mahlûkatındaki sırlarından biri olduğunu belirten İbnü’l-Arabî izah ettiği bu meseleye aşina olmak isteyenin doğa ilmine (ilmu’t-tabîa) bakmasını öğütler.
Rüyet ve rüya kelimeleri arasındaki kök birlikteliğine dikkat çeken İbnü’l-Arabî, rüyada olduğu gibi rüyetin, var olacaklar üzerindeki etkisini şöyle bir örnekle izah eder: Kadın hamileyken neye arzu duyarsa çocuk, o şeye benzer şekilde doğar.
Cinsel ilişki esnasında kadın birine bakar veya meninin rahme düşmesi ve orgazm esnasında erkek, bir sureti tahayyül ederse çocuk, tahayyül edilen suretin huyu üzere olur.
İbnü’l-Arabî, Bilge insanların faziletli kişilerin resimlerini duvarlarına astırmalarını bu gerekçeyle irtibatlandırır.
Bu hususun doğa ilmindeki garip sırlardan olduğunu belirten İbnü’l-Arabî söylediği şeyi ancak ilim sahibi olanların keşif yoluyla bilebileceğini vurgular.
İbnü’l-Arabî, insanın hayâl kuvvesi ile rüyet olsun rüya olsun görülen şeyin his âleminde nasıl bir tesir icra ettiğini Hz. İsa’nın (a.s) durumu ile örneklendirir.
İbnü’l-Arabî’ye göre Hz. Meryem (a.s), Cebrail’i beşer suretinde gördüğünden bu rüyetinin bir sonucu olarak hamile kalmıştır.
Bu rüyeti sonucunda Hz. İsa (a.s), İbnü’l Arabî’ye göre ölüleri dirilten Ruh özelliği ile beşerliği varlığında toplamıştır.
Zira Hz. İsa (a.s), his âleminde zuhûra gelmeden önce annesinin rüyasının aynıdır.
Bu hususla ilgili İbnü’l-Arabî şu değerlendirmede bulunur.
Hz. Meryem (a.s), yıkandığı esnada Cebrail’i beşer suretinde görmüştü.
Kendisine bir kötülük yapacağından endişe ettiğinden korkmuştu.
Şayet bu korkusu esnasında Cebrail, ona ruh nefhinde bulunsaydı, Hz. İsa (a.s) annesinin bu endişeli halinden dolayı bakılamayacak ölçüde çirkin olacaktı.
Bu yüzden Cebrail öncelikle Hz. Meryem’i Allah’ın elçisi melek olduğuna ikna etmiş ve onu sakinleştirmiş, sonra ruh nefhini gerçekleştirmişti.
Böylece Hz. İsa (a.s) sakin tabiatlı ve güzel bir suretle zuhûr etmişti.
Tasavvuf geleneğinde rüya tabiri sırasında uygulanan bir dizi adab bulunmaktadır.
1.Mürid rüya ve vakıada gördüklerini şeyhinden saklamamalıdır. Rüyada müridin şuuraltına ait duygular birbirine karışabilir. Mürid şuuraltı rüyası ile sahih rüyayı ayırt edemeyebilir. Bu
sebeple rüyasını şeyhine arz etmeli ve şeyhin tabirine göre hayatını yönlendirmelidir.
2.Mürid rüyasına yapılan yoruma göre kendisine çekidüzen vermelidir.
3.Rüyanın tabir edilebilmesi için Rahmani mi, şeytani mi olduğu tespit edilmelidir.
4.Tekrar tekrar görülen rüya sahihtir.
5.Tarikatta olmayanların rüyaları afakidir.
6.Rüyasını tabir etmesi için şeyhe ısrar edilmemelidir. Şeyh tabir etse de etmese de rıza gösterilmelidir.
7.Hak da olsa şeyhinden başkasının sözünü dinlememelidir.
8.Seher vakti görülen rüyalar sahihtir.
9.Kötü rüyalardan Allah’a sığınılmalıdır.
10.Rüyalar kötü yorumlanmamalıdır. Çünkü rüya nasıl yorumlanırsa öyle çıkar.
11.Müridin görmediği rüyayı gördüm diye anlatması çirkin bir davranıştır.
12. Mürşit, rüyayı ilham yoluyla ve müridin manevi seviyesine göre yorumlar. Bazı mürşitler kötü rüyaları bile iyiye yorarlar, Allah Teâlâ da rüyayı yapılan yorum üzerine zuhur ettirir.
13.Rüya ehliyetsiz kişilere anlatılmamalı ve tabir ettirilmemelidir. Anlatılmamış rüya açılmamış mektup gibidir, gerçekleşmeyebilir. Günümüzde rüya tabiri ile ilgilenen psikanaliz,
geştalt, psikodinamik gibi bilim dalları ortaya çıkmıştır.
14. Rüya, mevsime, mekâna, şahıslara, görene ve görülene göre değişik şekillerde yorumlanır.
Nefsin Yedi Derecesine Göre Rüya Tabirleri
Tasavvufi rüya tabirleri nefsin yedi derecesine göre yapılır.
Her nefis derecesinde görülen rüyalar farklıdır.
Rüyada görülen şey kişinin nefis derecesine göre farklı anlamlara gelir.
Sözgelimi nefs-i emmarede bulunan kişinin yılan görmesi, nefsani arzularının kendisini sardığı anlamına gelir.
Buna karşılık diğer nefis derecesinde olan kişinin rüyasında yılan görmesi zalim hükümdar ya da başka bir anlama gelebilir.
Nefis dereceleri; 1- Nefs-i Emmare, 2- Nefs-i Levvame, 3- Nefs-i Mülhime, 4- Nefs-i Muṭmaʾinne, 5- Nefs-i Raḍiye, 6- Nefs-i Marḍiyye, 7- Nefs-i Ṣafiye’dir.
Nefs-i Emmare Derecesinde Rüya Tabirleri
Nefs-i emmarede olanlar rüyasında domuz, fil, köpek, yılan, akrep, fare, eşek, tuvalet, çöplük, esrar, afyon, sokak, orman, dükkan, kahvehane gibi şeyler görür.
Görülen bu şeyler nefsin arzu ve heveslerine çok fazla uyulduğunu gösterir.
Böyle bir kişinin daima abdestli olması, tevhid zikri ile meşgul olması, dilinden “la ilahe illallah”ı eksik etmemesi gerekir.
Nefs-i emmarede görülenlerin rüya tabiri şu şekilde yapılır:
Domuz: Dünya sevgisi
Fil: Kendini beğenme
Köpek: Gazab ṣıfatı
Yılan: Münafıḳlıḳ
Maymun: Müzevvirlik, koğuculuk, laf taşıma.
Aḳreb: Gaddarlıḳ
Fare: Muzırlıḳ
Bit ve pire: Hile ve tuzak kurmak
Eşek: Faydasız şeylerle meşgul olmak
Tuvalet ve çöplük: Dünyaya meyil
Şarab ve boza: Ḥaram işlemek
Nefs-i Levvame Derecesinde Rüya Tabirleri
Bu derecede olan insan rüyasında koyun, sığır, deve, güvercin, kaz, tavuk, bal arısı gibi evcil ve faydalı hayvanlar görür.
Bunun yanında pişmiş yemek, meyve, elbise, halı, kilim, mum, fırın, saray, eve, gemi, şeker, bal gibi şeyleri de rüyasında görür. Böyle rüya gören nefs-i levvame derecesindeki kişi Celal isminin zikri ile meşgul olur. Görülen bu şeylerin rüya tabiri şu şekilde yapılır:
Ḳoyun: Ḥelal, mübarek
Ṣığır: Menfaat
Balıḳ: Ḥelal ḳazanç
Güvercin, ördek ve ḳaz: Ḥelal ḳazanmaya ḥaris olmaḳ
Bal arısı: Aḫlak-ı ḥamide
Pişmiş yemek: Nefsin ṭabiatı ve eline bir şey geçmesi
Meyve: Nefsin muradı
Evler, saraylar, çarşılar, pazarlar: Nefsin sükûn bulması
Nefs-i Mülhime Derecesinde Rüya Tabirleri
Nefs-i mülhime derecesinde olan insan rüyasında kadın, kafir, çıplak, dinsiz, saçı sakalı karışmış, aksak, kötürüm, sağır, dilsiz, sarhoş, peltek, hırsız, maskara, canbaz, tellal, tellak,
kasab, kör, şaşı, maymuncu, çalgıcı görür. Bu kişinin Hu isminin zikri ile meşgul olması gerekir.
Görülen bu şeylerin rüya tabiri şu şekilde yapılır:
Ḳadın: ʿAḳılda noḳṣān
Kafir: Dinde noḳṣan
Aşḳ, raḳḳaṣ, dinsiz: Meẕhebde noḳṣan
Ḳırpıḳ ve Yoluḳ: Şeriatde noḳṣan
Ṭopal ve kötürüm: Ḥaḳḳ yoluna gitmemek
A’ma: Ḫaḳiḳatı görmemek
Ṣağır: Ḥaḳḳa ḳulaḳ vermemek
Dilsiz: Ḥaḳḳı söylememek
Zenci: Başḳasının ʿaybını yüzüne vurmaḳ
Sarḫoş ve esrarkeş: Aşḳ-ı mecazi
Eşḳıya, ḫırsız, canbaz, masḳara: Terk-i ibadet ve ḥarama mübaşeret
Dellal, dellak, ḳaṣab, şaşı: Gıybet etmek ve baṭıl yola gitmek
Nefs-i Muṭmaʾinne Derecesinde Rüya
Bu derecede olan insan rüyasında Kur’an, peygamber, padişah, müftü, şeyh, kadı, imam, alim, salih, Kabe, Medine, Kudüs, sancak, bayrak, yay, ok, bıçak, top, tüfek, tespih ve kitap gibi
şeyler görür.
Nefs-i mutmainneden çıkıp nefs-i radıyeye yükselmek için Hakk isminin zikri ile meşgul olmak gerekir.
Görülen bu şeylerin rüya tabirleri şu şekilde yapılır:
Ḳuran: Taṣfiye-i ḳalb
Peygamber: Şeriaate tebaʿiyyet
Padişah: Nefse galebe
Müfti: Nefsin ḫayra irşadı
Ḳaḍı: Nefsin ṣıfatının değişmesi
İmam, ulema, ṣuleḥa: Emr-i ilahiye itaat
Kaʿbe, Medine, Ḳudüs, cami, mescid: Ḳalbin ṭemizliği
Sancaḳ, bayraḳ, oḳ, yay, ṭop ve tüfek: Şeyṭanla savaş
Ḥuri, gılman, cennet, melek: Allah’a yaklaşma
Nefs-i Raḍiye Derecesinde Rüya
Bu derecede olan insan rüyasında melek, gılman, huri, cennet, hülle, Burak gibi şeyler görür.
Nefs-i radiyeden nefs-i mardiye derecesine yükselmek için Hayy isminin zikri ile meşgul olmak gerekir.
Görülen bu şeylerin rüya tabirleri şu şekilde yapılır:
Gök, güneş, ay, yıldız: Aḳıl ve ruh nuru
Ateş: İbadetin zevali
Yıldırım: Tenbih-i manevi
Nefs-i Mardiye Derecesinde Rüya
Bu derecede olan insan rüyasında gök, güneş, ay, yıldız, yıldırım, ateş, lamba, gök gürültüsü gibi şeyler görür.
Nefs-i mardiyeden nefs-i safiyeye yükselmek için Kayyum isminin zikri ile meşgul olmak gerekir.
Görülen bu şeylerin rüya tabirleri şu şekilde yapılır:
Yağmur, ḳar: Rahmet-i ilahiyye
Irmaḳ ve deniz: İḫlaṣ ṣıfatı
Nefs-i Safiye Derecesinde Rüya Tabirleri
Bu derecede olan insan rüyasında yağmur, dolu, kar, nehir, dere, çeşme, kuyu, deniz gibi şeyler görür.
Nefs-i safiyede olan ve bu rüyayı gören insanın Kahhar isminin zikri ile meşgul olması gerekir.
Görülen bu şeylerin rüya tabirleri şu şekilde yapılır:
Yağmur: Rahmet-i ilahiye
Kar: Rahmetin fazlalığı
Irmak, deniz, çeşme: Marifetullahta ihlas ve tasdik
Rüya ve rüya tabirinin tasavvufun önemli bir unsuru olduğu anlaşılmaktadır. Rüya yorumu tasavvuftaki manevi eğitimde kullanılan bir vasıtadır. Müridin manevi durumu gördüğü
rüyalara göre belirlenmekte ve mürşidi tarafından kendisine manevi reçeteler verilmektedir.
Bazı Sık Görülen Rüyalardan Örnekler
Rüyada Köpek Görmek Ne Anlama Gelir?
Rüyada köpek görmek, pek çok İslam alimi tarafından olumlu anlamları ile yorumlanan bir rüya olmuştur. Bununla beraber rüyada köpek görmek her zaman olumlu anlamlara gelmeyebilir. Rüya sahibinin rüya içeriğini ve rüya detaylarını bilmesi gerekir. Bu şekilde rüyanın, rüya sahibinin hayatı üzerinde nasıl bir etkisi olduğu sağlıklı bir şekilde yorumlanabilir. Rüyada köpek görmek sadakat, hayatta değişimler, yeni bir yaşama başlama, aşk, kısmet gibi farklı anlamlara gelebilir.
Devamı için: Rüyada Köpek Görmek
Rüyada Kedi Görmek Ne Anlama Gelir?
Rüyada kedi görmek, sevgi, aidiyet, hırs, çalışkanlık, gideni geri getirme gibi çok farklı anlamlara gelebilir. Rüyada kedi görmek bir kişinin mutlaka rüya detaylarına hakim olması gerekir. Aksi halde rüyanın gerçekte anlamını anlamak mümkün olmaz. Pek çok İslam alimi, rüyasında kedi gören kişilerin şanslarının açıldığını ve bu kişilerin yaşamdan daha büyük tatmin aldıklarını söylemiştir.
Devamı için: Rüyada Kedi Görmek
Rüyada Fare Görmek Ne Anlama Gelir?
Rüyada fare görmek, Bu rüyanın çeşitli anlamları vardır. Aile kurmak, işinde başarılı olmak, iyi bir anne baba olmak, güzel haber almak rüyada fare görmek olumlu anlamları arasında yer alır. Bununla beraber bazı İslam alimler, rüyada fare görmenin olası olumsuz yorumları hakkında da insanları bilgilendirmişlerdir. Rüyada fare görmek olumsuz anlamları ile hijyen sorunları, hasta olmak, sevilen birinin kayıp edilmesi, geçmişten pişmanlık duymak gibi farklı anlamlara gelmektedir.
Devamı için: Rüyada Fare Görmek
Rüyada Yılan Görmek Ne Anlama Gelir?
Rüyada yılan görmek genel olarak gizli bir düşmanınızın olduğuna işarettir. Kimi zaman esenliğe, bazen bir çocuğa, kadına yada saltanata işaret eder. İnsanın geçimine, Bedeninin herhangi bir yerinden yılan çıktığını görmek ise ailenizden birisinin size karşı düşmanlık beslediğine delalettir. Rüyada yılan görmek nedir, anlamı nedir şeklinde birçok soru sorulmaktadır. Rüyada gördüğünüz yılanı, nasıl gördüğünüz çok önemlidir. Buna göre anlam değişmektedir.
Devamı İçin: Rüyada Yılan Görmek