
Rahmet

Rahmet
Hoca bir gün evinin penceresinde oturmuş, sokağı seyrediyormuş.
Derken çisenti halinde bir yağmurdur, başlamış.
Gittikçe fazlalaşmış, sicim gibi yağarken Hoca, bakmış ki dostlarından biri, cübbesini çemremiş, koşarcasına evine gidiyor.
Tam, Hoca’nın evinin hizasına gelince Hoca, vah vah demiş, okumuş adamsın da, hiç Tanrının rahmetinden kaçılır mı?
Adamcağız, utanmış, doğru demiş, yavaşlamış.
Yağmur, tepesinden girmiş, tırnağından çıkmış, evine varmış k i su gibi.
Olacak bu ya, o adam, bir gün penceresinden sokağı seyrederken gene yağmur başlamış.
Derken bir de ne görsün?
Hoca, yelpeliyerek yelken kürek, dolu dizgin evine koşmada.
Hocam demiş adam, hani Tanrının rahmetinden kaçılmazdı, bu hal ne?
Hoca, sus bire bilgisiz demiş,
Ben Tanrının rahmetinden kaçmıyorum, yere düşen rahmeti çiğnemeyeyim diye koşuyorum.