
Oyun Tutkusunun Sonu

Oyun Tutkusunun Sonu
Ahmet, okuldan sonra arkadaşıyla buluşmak üzere sözleşmişti.
Öğretmenlerinin istediği defteri almak için beraber kırtasiyeye gideceklerdi, Ahmet, iki sokak ileride oturan arkadaşına kendisini beklemesini, yemeğini yiyip üzerini değiştirdikten sonra geleceğini söylemişti.
Arkadaşı da “‘Tamam ama acele et. Kırtasiye iki saate kadar kapanır. Mahallede başka kırtasiye yok, geç kalırsak defteri alamayız.
Biliyorsun, ödevi o deftere yapmamız gerekiyor.” demişti.
Ahmet yemeğini büyük bir iştahla yerken annesinin sesini duydu.
“Defter kaç liraymış oğlum?”
“7 liraymış anneciğimi” dedi Ahmet.
Annesi biraz sonra mutfağa geldi.
“Ben Fatma teyzene gidiyorum.
Ona 10 lira borcum vardı. Bugün vereceğime söz verdim.
Defteri aldıktan sonra bu 20 liranın üstünü bana getir. Tamam mı?” dedi.
“Merak etme anneciğim!” dedi Ahmet.
Yemeğini yemeğe devam ederken de düşünüyordu:
“Önce arkadaşıma uğrarım, kırtasiyeye gideriz.
Sonra paranın üstünü anneme veririm.
Sonra arkadaşımla parka gideriz. Akşam da ödevimi yaparım.”
Ahmet yemeğini bitirdikten sonra tabağını, bardağını lavaboya koydu, ellerini yıkadı.
Kapıya doğru yürürken salondaki bilgisayarı gördü.
Dün akşam erken yatması gerektiği için oynayamadığı oyunundan 15 dakika oynamayı geçirdi içinden.
“Tabi ya!” dedi.
“15 dakikadan ne çıkar.
Hem daha kırtasiyenin kapanmasına çok var.”
Bilgisayarı açtı ve oyununu oynamaya başladı.
Oyun sesli, gürültülü, renkli ve gerçek film sahnelerini aratmayacak canlılıktaydı.
Ahmet de çok iyi oynuyordu.
Fakat kazanma hırsıyla oyun başında ne kadar vakit geçirdiğini bilmiyordu.
Geç kaldığını anlıyor, “Şunu da oynayayım, hemen kalkacağım.” diye kendini oyalıyordu.
Derken kapı çaldı ve kalkmak zorunda kaldı.
Gelen annesiydi. Üzgün ve öfkeli görünüyordu.
“Neredesin Ahmet?” diye sordu sertçe.
“Beni çok mahcup ettin.
Arkadaşıma borcumu ödeyeceğime söz vermiştim.”
Ahmet bilgisayar karşısında ne kadar çok kaldığını ancak o zaman anlayabildi.
Özür diledi, gerçekten üzgündü.
Arkadaşını düşündü. Tam o anda telefon çaldı. Arayan arkadaşı idi.
Onu çok beklemiş.
Kırtasiye kapandığı için defterini de alamamış.
Ahmet’e kızgındı ve bir süre görüşmek istemiyordu.
Ahmet iyice kötü hissetti kendini.
Mutfağa gidip annesin den bir kez daha özür diledi. “Bilgisayarın suçu” dedi. “Zamanın nasıl geçtiğini ve gerçek film sahnelerini aratmayacak anlamadım.”
“Hayır, bu senin suçun.” dedi annesi.
“Sorumluluklarını ve zamanı nasıl kullanacağını öğrenmelisin.
Bunu bir hafta düşünmeni istiyorum.
Bu süre zarfında bilgisayarda oyun oynamak yok.” dedi kararlı bir sesle.
“Peki anneciğim!” diyebildi Ahmet.
Suçunu biliyordu.
Oyuna bağımlı biri gibi davranıp hem annesini hem arkadaşını kırmıştı.
Üstelik ödevini de veremeyecekti.
Oyun oynama ayrıcalığını da kaybetmişti. “Bir daha asla süresinden fazla bilgisayar başında kalmayacağım.” dedi Ahmet içinden.
Bunu içtenlikle söyledi ve sözünü tuttu…
Kaynak: Diyanet