
Öğretmenimin Sayesinde

Öğretmenimin Sayesinde
Ama öğretmenim ben sayıları sevmem ki. Hem yapamam matematiği…
Böyle demiştim öğretmenime, bize matematiğin kolay olduğunu söylediğinde
Sonra sözlerine, robotların, bilgisayardaki kodların ve hatta uzaydaki
uyduların kapılarının bile matematikle açıldığını eklemişti öğretmenim.
Ben yine de itiraz etmiştim. Sayılar bana karmaşık geliyordu, problemleri
çözmesi de zordu.
Öğretmenim yine de vazgeçmedi. Dersi sevmemiz için elinden gelen tüm
çabayı gösterdi. Yeter ki öğrenelim diye bir gün derse bisiklet bile getirdi.
Sonra sınıfa dönüp hepiniz çok şaşırdınız değil mi, dedi. Daha biz ne
olduğunu anlamadan pedalları çeviriverdi. Evet arkadaşlar. dedi. Bugünkü
konumuz çember ve daire. Bakın matematik aslında her yerde. Bisikletin
tekerinde bile.
Bir başka derse elinde kocaman bir kutu ile gelmişti. Matematiği en çok
sevenin bugünkü hediyesi bu kutudaydı. Üç soru soracağım, demişti.
Aranızdan bir kazanan çıkacak. Kurallarımız çok basit, soruların hepsini bilen oyunun galibi olacak diye de eklemişti.
İlk soru çok basitti. Neden mi? Çünkü herkes bildi. Sıra ikinci soruya geldi. Bu soru biraz zordu. Arkadaşlarımın çoğu elenmişti. Son soruya sadece üç kişi geçmişti.
Biri bendim, biri Mustafa, diğeri de Zeynep’ti.
Öğretmenim büyük bir heyecanla son soruyu sordu. Problem ilk başta
oldukça zor göründü.
Nasıl çözeceğim diye düşünürken aklıma öğretmenimizin
sözel geldi. Kodların, robotların ve hatta uzayın temeli matematikti.
Yapılacaklar basitti aslında. Sayılar önce toplanacak sonra da bölünecekti.
Soruyu hızlıca çözdüm. Sonunda birinci ben olmuştum.
Öğretmenim de çok sevindi. Senin matematiği başaracağını biliyordum, dedi.
O gün sürpriz hediyeyi kazandım. Ama çok daha önemli bir şeyi öğrendim.
Matematik çok eğlenceli ve basitti. En önemli kural onu sevmekti. Bana bunu gösteren de öğretmenimdi.
Yazan: Muhammed Kâmil Yaykan (Diyanet Çocuk)