O Bize Çok Düşkündü
Akşam, batan güneşin gökyüzünde bıraktığı kırmızılık kaybolurken Mehmet, bahçede oturuyordu.
Elinde bir dal parçası, toprakta şekiller çiziyor, bir yandan da telaşlı koşuşturmaların bittiği şu saatlerde etrafı izliyordu.
Günün en güzel zamanlarından biriydi köyde.
Bu saatlerde köy sessiz, sakin olurdu çünkü.
Mehmet’in gözü çalıların arasındaki örümceğe takıldı bir ara.
Hızlı hızlı hareket ediyor ve aynı hızla da bir ağ örüyordu bu minik örümcek.
Elindeki sopanın ucuyla azıcık dokundu örümceğin ağına Mehmet.
Amacı zarar vermek değildi, sadece öylesine dokunmuştu ki olan oldu.
Azarlayan bir ses:
– Kendine gel, ne yapıyorsun sen, dedi.
Mehmet irkildi, şaşırmıştı, kimdi bu konuşan?
Şaşkınlığı kısa sürdü.
Konuşan örümcekti.
– Ben, ben sana zarar vermek istemedim.
Sadece ördüğün ağlar güçlü mü diye bakmak istedim, dedi.
– Bunu bilmeyecek ne var, örümcek ağları güçsüzdür, be çocuk! Ankebut Suresi’ni okumadın mı ki sen, diye kızdı örümcek.
Ve devam etti:
– Ama ördüğümüz ağlar ne kadar güçsüz, bazen bir kayanın yapamaya hem de insanlığın son aydınlatıcısı olan peygamberi küçücük bir örümcekle korur Yüce Allah.
– Biliyorum ben, dedi Mehmet,
Peygamberimizin Medine’ye hicret ederken gizlendiği Sevr mağarasının girişine ağ yapan örümceği ve bu ağı görüp Peygamberimizin orada olmadığını sanıp yollarını değiştiren kötü insanları anlatmıştı, dedesi ona.
Örümceğin sesiyle irkildi birden:
-Yüce Allah’ın yarattığı her varlığın bir görevi vardır.
Ama bazı görevler daha zor elbette.
Sevgili Peygamberimizin görevi çok zordu mesela: İnsanlara doğruyu göstermek ve bunun için kötülüklere sabretmek.
Mehmet tutamadı kendini:
– Hem sadece kendisi için değil bütün insanlar için üzülürdü.
Ayeti ezberlemiştim dünkü dersimde.
Tevbe Suresi 128. ayette Peygamberimiz için, “And olsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir.
O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” buyuruyor Yüce Allah.
Mehmet sözünü bitirmişti ki akşam rüzgârının hafif esintisiyle örümcek yalpaladı ve birden gözden kayboldu.
Mehmet üşüdüğünü hissetti.
Vakit ilerlemiş, ay çıkmıştı.
Ayın ışığı etrafı aydınlatırken Mehmet, Peygamberimizin ümmetini ne çok sevdiğini düşünüyordu.
“Peygamberimin sevdiği, beğendiği bir çocuk olacağım.” diye geçirdi içinden…
Kaynak: Diyanet