
Mima’nın Mor Dikenleri

Mima’nın Mor Dikenleri, Bir varmış bir yokmuş, çok eski zamanların birinde Yeşil Orman adında bir yer varmış. Bu ormanda Mima, Dori ve Udi adında üç arkadaş yaşarmış. Mima mor dikenleri olan bir kirpi, Dori masmavi kanatları olan ve şarkı söylemeyi çok seven bir kuş, Udi ise sürekli ağaç tepelerine tırmanan pek sevimli bir kuzuymuş.
Bu üç arkadaş, her sabah Koca Ağaç’ın altında buluşur, şarkılar söyler, sonra yakınlarındaki gölde yüzerlermiş. En sevdikleri şeyse Koca Ağaç’ın gölgesinde oturup birbirlerine masallar anlatmakmış.
Bir gün bu üç arkadaş her zaman yaptıkları gibi Koca Ağacın altında oturmuşlar. Önce Udi başlamış bir masal anlatmaya. Bir yandan masalını anlatan, bir yandan da ağaçların tepesine, oradan da çimlere zıplayan Udi’ye Dori de şarkılarıyla eşlik ediyormuş. Udi, masalını anlatmayı bitirmiş ve soluklanmak için
oturmuş, fakat Mima’nın çok mutsuz olduğunu fark etmiş. “Neyin var? Neden bu kadar üzgünsün Mima?” diye sormuş Udi. “Bugün sizin yanınıza gelirken başka kirpilerle karşılaştım. Yine benimle dalga geçtiler, bana sen kirpi değilsin dediler” diye ağlamaya başlamış Mima.
Bunu duyan Dori, mavi kanatlarıyla yanlarına doğru süzülmüş ve bir ağacın dalına konmuş. “Sen benim tanıdığım en güzel kirpisin” demiş. Udi de arkadaşını destekleyerek, “Biz seni çok seviyoruz, Mima üzülme” demiş.
Fakat arkadaşlarının sözleri Mima’nın üzüntüsünü geçirmeye yetmemiş. Minik siyah gözleri artık ağlamaktan şişmiş bir halde olan Mima, “Ben de diğer kirpiler gibi olmak istiyorum artık; mor dikenlerimi hiç sevmiyorum, keşke böyle olmasaydım” demiş.
Dori, “Ben galiba bunun için yapılacak bir şey biliyorum. Buradan çok uzakta bir yer duydum, bütün dileklerin gerçekleştiği sihirli bir yermiş, belki orada üzüntüne bir çare buluruz” demiş. Mima çok heyecanlanmış, “Hadi gidelim o zaman!” demiş göz yaşları silerek.
Bu üç arkadaş uzuuuuuun bir yolculuğa çıkmışlar. Yürümüşler, yürümüşler, kocaman dağları aşıp denizleri geçmişler. En kirpilerle karşılaştım. Yine benimle dalga geçtiler, bana sen kirpi değilsin dediler” diye ağlamaya
başlamış Mima.
Bunu duyan Dori, mavi kanatlarıyla yanlarına doğru süzülmüş ve bir ağacın dalına konmuş. “Sen benim tanıdığım en güzel kirpisin” demiş. Udi de arkadaşını destekleyerek, “Biz seni çok seviyoruz, Mima üzülme” demiş.
Fakat arkadaşlarının sözleri Mima’nın üzüntüsünü geçirmeye yetmemiş. Minik siyah gözleri artık ağlamaktan şişmiş bir halde olan Mima, “Ben de diğer kirpiler gibi olmak istiyorum artık; mor dikenlerimi hiç sevmiyorum, keşke böyle olmasaydım” demiş.
Dori, “Ben galiba bunun için yapılacak bir şey biliyorum. Buradan çok uzakta bir yer duydum, bütün dileklerin gerçekleştiği sihirli bir yermiş, belki orada üzüntüne bir çare buluruz” demiş.
Mima çok heyecanlanmış, “Hadi gidelim o zaman!” demiş göz yaşları silerek.
Bu üç arkadaş uzuuuuuun bir yolculuğa çıkmışlar. Yürümüşler, yürümüşler, kocaman dağları aşıp denizleri geçmişler. En sonunda, tahta çitlerle çevrili, pembe, mavi, mor, kırmızı, sarı hatta daha önce hiç görmediği renklerde çiçeklerle dolu kocaman bir bahçe çıkmış karşılarına.
“Burası olmalı” demiş Dori arkadaşlarına dönüp. Bunun üzerine bu üç arkadaş tahta çiti iterek içeri girmişler. Her yere bakınmışlar ama etrafta hiç kimse görmemişler. Udi, “Galiba yanlış yerdeyiz” demiş arkadaşlarına.
Tam bahçeden çıkıyorlarmış ki Mima diğer çiçeklerden daha parlak bir çiçek görmüş. Çiçeği çok beğenen Mima onu yakından görmek için yaklaşmış. Tam o sırada, çiçek yapraklarını güneşe doğru uzatıp, “Siz de kimsiniz? Ne işiniz var burada?” diye sormuş.
Korkuyla irkilen Mima, “Biz…” demiş sesi titreyerek. “Aslında benim bir sorunum var, onu çözmek için geldik buraya. Duyduğumuza göre burada tüm dilekler gerçek oluyormuş. Çiçek, ilk önce bu üç arkadaşa bakmış daha sonra
“Söyleyin bakalım ne istiyorsunuz?” demiş. Ardından hemen eklemiş, “Ama
sakın unutmayın, yalnız tek bir şey isteyebilirsiniz.”
Mima, “Ben diğer kirpiler gibi olmak istiyorum” demiş, mor dikenlerini göstererek. Çiçek ilk önce Mima’ya sonra da onun mor dikenlerine bakmış. Bir süre sessizlik olmuş, sonrasında ise gözkyüzünde çok parlak bir ışık belirmiş.
Mima bir anda kendini ormanda bulmuş. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir su birikintisi görmüş. Heyecanla “DİKENLERİM!” diye bağırmış. Su birikintisindeki yansıması tıpkı diğer kirpiler gibiymiş. Bu duruma o kadar çok sevinmiş ki yanında Udi ve Dori’nin olmadığının farkına bile varmamış.
Heyecanla ormanda yürümeye başlamış. İlerde bir grup kirpi görmüş, minik minik ama hızlı adımlarla yanlarına gitmiş ve kirpilerle tanışıp onlarla arkadaş olmuş. Olanları anlatmak için Dori ve Udi’yi aramaya başlamış Mima. Bütün ağaçları gezmiş, göl kenarlarına bakmış. Fakat hiçbir yerde ne Dori’yi ne Udi’yi görmüş. Sanki yer yarılmış da içine girmişler. Mima her ne kadar arkadaşlarını merak etse de mor dikenlerinin olmaması onu o kadar çok mutlu etmiş ki, bir süre sonra arkadaşlarını aramaktan vazgeçip diğer kirpilerin yanına dönmüş.
Mima zamanla diğer kirpilerin kendisiyle ve birbirleriyle arkadaş olmadıklarını fark etmiş. Kirpiler birbirlerini hiç dinlemiyor, çeşitli bahaneler bularak hep kavga ediyorlarmış.
Bu durumdan çok rahatsız olan Mima, her geçen gün kendini daha mutsuz ve yalnız hissetmeye başlamış. “Keşke” demiş “Dori ve Udi ile beraber olabilsem, onların yanındayken ne kadar da mutluydum. Beni olduğum gibi seviyorlardı.
Çiçek, çiçek duy sesimi lütfen. Beni arkadaşlarımın yanına gönder.” Mima bir süre beklemiş fakat hiç ses gelmemiş. Bir yandan ağlıyormuş, bir yandan da yürümeye devam ediyormuş. Yürürken daha önce gördüğü o su birikintisine denk gelmiş. Bu sefer su birikintisine baktığında, karşısında diğerlerinden hiçbir farkı olmayan ama mutsuz ve yalnız bir kirpi görmüş.
Mima tekrar, “Çiçek, çiçek duy sesimi!” demiş. “Lütfen mor dikenlerimi bana geri ver, çok pişmanım. Arkadaşlarımı, dikenlerimi, eski hayatımı çok özledim. Lütfen çiçek…” demiş.
Birden çok parlak bir ışık kaplamış etrafı. Mima hemen gözlerini kapamış. Bir süre sonra gözlerini açtığında kendini evinde sıcacık yatağında bulmuş. Kalkıp aynaya bakmış. Aynada gördükleri karşısında minik ayakları ile sevinçten zıplamaya başlamış.
Dikenleri tıpkı eskisi gibi mormuş! Yaşadıklarının rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu anlayamayan Mima, dışarı çıkmış. Arkadaşlarıyla her zaman buluştukları yere gitmek için yürümeye başlamış. Yolda yürürken diğer kirpilerle karşılaşmış. Kirpiler, Mima’yı görünce yine onunla dalga geçmeye başlamışlar. Ama bu sefer Mima buna hiç üzülmemiş. Çünkü mor dikenlerinin onu ne kadar özel yaptığını artık biliyormuş. Ayrıca onların aslında ne kadar mutsuz ve yalnız olduklarını da biliyormuş. Bu yüzden diğer
kirpilere sadece gülümsemiş ve yanlarından geçip gitmiş.
Uzaktan o çok sevdikleri ağacı görmüş Mima ve adımlarını hızlandırmış. Biraz daha yürüdükten sonra ağacın tepesindeki Udi’yi görmüş. Yanında da Dori varmış. Heyecanla bağırmış Mima. “Gördüğüm rüyaya inanamayacaksınız!”
O sırada şarkı söyeyen Dori, havalı bir kanat hareketiyle etrafında dönmüş ve şarkıyı bitirerek, “Hadi anlat!” demiş. Üç arkadaş eski günlerdeki gibi gölün başında toplanmış ve Mima da heyecanlı heyecanlı onlara rüyasını anlatmaya başlamış.
Eda Velioğlu
[…] MİMA’NIN MOR DİKENLERİ […]