Külkedisi

Zengin bir adam, karısı öldükten sonra, biricik kızının annesiz büyümemesi için yeniden evlendi.

Üvey annenin de iki kızı vardı.

Çok güzel olan bu kızların kalpleri çok kötüydü.

Bu kızlar üvey kardeşlerini kıskandıkları için ona bütün gün evin en ağır işlerini yaptırıyorlardı.

Yatağında değil küllerin içinde yatırıyorlardı.

Güzel kız sürekli küllerin üstünde yattığı için de ona “Külkedisi” diyorlardı.

Bir gün kral sarayda bir balo veriyordu.

Kralın amacı baloya gelen kızlar arasından oğluna bir gelin seçmekti.

Kentteki bütün kızlar bu baloya davetliydiler.

Külkedisi de bu baloya gitmek istiyordu ama üvey annesi izin vermiyordu.

Ve bir tas mercimeği küllerin arsına döktü bunları toplarsan bizimle gelebilirsin dedi.

Bunun üzerine Külkedisi bahçedeki bütün güvercinleri kendisine yardım etmeleri için çağırdı, hepsi geldiler ve yarım saatte toplama isini bitirdiler.

Külkedisi sevinçle üvey annesine koştu, fakat o bizimle gelemezsin senin güzel giysilerin yok dedi.

Sonra biz küçük düşeriz dedi ve kızlarını alarak aceleyle oradan uzaklaştı.

Külkedisi koşarak öz annesinin fındık ağacı altındaki mezarına gitti:

“Ağaççık öyle bir sallan ki, üzerime altın ve gümüş düşsün “diye ağlamaya başladı.

Birden beyaz bir kus, altın bir elbise ve gümüşle islenmiş pabuçları yere attı.

Külkedisi elbiseyi giyince o kadar güzel oldu ki, saraya gittiğinde kimse onu tanıyamadı.

Prens balo boyunca hep onunla dans etti, ve sonra sessizce ayrıldı.

Öbür gün yine annesinin mezarına gitti.

Bu kez kuş daha güzel bir elbise ve altın ayakkabılar attı.

Ama balo bitmeden balodan ayrılması gerektiğini yoksa eski elbiseler içinde kalacağını anlattı.

Külkedisi saraya geldiğinde herkes bu güzel kızın kim olduğunu merak ediyordu.

Prens yine onunla dans etti bütün gün ve külkedisini bırakmak istemedi, ama külkedisi gitmeliydi.

Külkedisi telaş içinde baloyu terk ederken sol ayakkabısı merdivenlere takılıp kaldı.

Prens ayakkabıyı aldı ve bu ayakkabı kentte kimin ayağına uyarsa, onunla evleneceğini bildirdi ve kentteki bütün evleri dolaşmaya başladı.

Böylece ev ev dolaşırken Külkedisinin evine geldi.

İki kız kardeş küçük ayaklara sahip oldukları için seviniyorlardı.

Fakat ayakkabı onlara uymadı, Prens sordu “başka ayakkabıları deneyecek kim var” dedi. Üvey anne “Bir de Külkedisi var ama onu çağırmaya hiç gerek yok “dedi.

Prens ısrar edince Külkedisinin elini yüzünü temizleyip Prens’in huzuruna getirdiler.

Ayakkabıyı denediler, ayakkabı Külkedisi ‘ne oldu.

Prens de dans ettiği güzel kızı tanımıştı: “Sonunda sizi buldum, siz dünyanın en iyi kalpli ve en güzel kızısınız.

Benimle evlenir misiniz? “dedi.

Külkedisinin gözleri sevinçle parlıyordu.

Yakışıklı Prens’e “Evet “dedi.

Üvey anne ve iki kız kardeş hırslarından ne yapacaklarını şaşırdılar.

Prens Külkedisini atına bindirip sarayına götürdü ve ömür boyunca mutluluk içinde yaşadılar….

 

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir