Küçük Tatlı İnsanlar Diyarı-1

Uzak diyarlarda bir orman köyünde yüreği güzel, huyu ve ahlakı güzel bir çocuk yaşardı. Bu çocuğun adı Hasan’dı. Bizim küçük Hasan arkadaşlarına karşı çok yardımsever ve iyi kalpli biriydi. Mutlu huzurlu bir şekilde günlerini geçirir, kimsenin hakkını yemez, her kese karşı hoş görülü olur ve güzel ikramlarda bulunurdu. Yine bir gün arkadaşlarıyla oyun oynamak için her zaman toplandıkları çimli saha ya doğru yürümeye başladı.

Çimli saha ağaçların içinde, ırmağın kenarında güzel bir yerdi. Her zamanki gibi aynı ağaçlık yolda yürümeye devam ederken kulağına bir ses geldi. Kendi kendine “Allah Allah! Sanki biri bana seslendi” diye  konuşmaya başladı. Daha sonra “Yok canım herhalde ben yanlış duydum” diyerek yoluna devam etti.

Biraz sonra aynı sesi tekrar işitti “Hey! Sana sesleniyorum neden beni duymuyorsun? “ Bizim Küçük Hasan bu sefer gerçekten bir ses duyduğuna yemin edebilirdi. Ama etrafta kimsecikler yoktu. “Allah Allah! Ben bu sesleri nereden duyuyorum, bana kim sesleniyor acaba? “ dedi kendi kendine. Biraz önce duyduğu ses devam etti konuşmaya “Hayır yanlış duymadın sana ben seslendim. Aşağıya kafanı eğip te bir baksan beni göreceksin”

“Bismillahirrahmanirrahim! Dedi bizim Hasan,  bu sefer ses daha da keskindi. Kafasını hemen öne doğru eğdi, fakat hiç bir şey yoktu.

Şaşkın şaşkın etrafına bakınan Hasan son anda küçük bir karaltının farkına vardı. O da neydi böyle, şaşkın bir yüz haliyle iyice odaklandı o karaltıya doğru bir de ne görsün küçük bir insan vardı, her şeyi ile insanlara benziyordu. Tek farkı kulakları ve gözleri çok iri idi. Korku ve telaş ile küçük insana seslendi “Sen de kimsin böyle benden ne istiyorsun? Sen mi bana seslendin? ”

Ne yapacağını bilemez bir halde şaşkınlıkla kendinden kat ve kat küçük insana bakan bizim küçük Hasan cevap alabilme umuduyla kendisine seslenen küçük insana baktı.

“Merhaba benim adım Şirince, ben küçükler diyarından geliyorum ve seni de uzun zamandan beri izliyorum senin çok iyi biri olduğunu görünce seninle arkadaş olmak ve seninle tanışmak istedim. Eğer sen de gelmek istersen seni kendi ülkeme misafir olarak götürmek isterim.”

Şaşkınlıktan bir müddet ne diyeceğini bilemeyen bizim Küçük Hasan bir müddet duraksamanın ardından kekeleyerek de olsa konuşmaya başladı “Peki sen çok ufak hatta gözle zor seçilebilecek kadar ufak olduğun halde ben seni nasıl duyabiliyordum ?”

Gülerek konuşmaya devam etti Şirince: “Seninle konuşabilmek için sizin mikrofona benzer bir alet icat ettim, günlerce bunun üzerinde düşündüm ve çalışmalarım sonucunda başarılı oldum ve en nihayetinde sana sesimi duyurabildim.”

“Maşallah çok da gayretli ve çalışkan biriymişsin böyle Şirince, seni tebrik ediyorum” dedikten sonra Hasan konuşmasına devam etti:

“Peki, sizin diyar ne tarafta hem ben nasıl gideceğim oraya ?“

“Sen merak etme ben sana yolu göstereceğim, sen yeter ki benimle beraber gel. Hem seni bizim diyarın insanlarına da anlattım, onlar da seni çok merak ediyorlar “

Peki, o zaman hadi gidelim. Bana da sen yolu göster dedi ama korktuğu da her halinden belliydi..

Gülerek “Korkma benden”  dedikten sonra, Şirince konuşmasına devam etti.

“Şimdi sen şurada görmüş olduğun her pembe çiçekleri olan ağaçlı yolu takip et, ben geldiğimiz zaman sana haber vereceğim” dedi. Bizim Hasan yürümeye devam etti. Ve pembe çiçekli  ağaçları geçti sonunda bir ses duydu.

“Hey bizim diyara geldik artık durabilirsin “

Etrafına bakınıp ne olduğunu anlamaya çalışan Hasan, ” iyi de ben hiç bir şey görmüyorum.” dedi kendince.

Konuşmaya devam eden bizim tatlı Şirince:

“Elinde tuttuğu minicik şişeyi gösterip eğer sen iyi huylu, ahlaklı ve güvenilir bir insansan bu elimde tuttuğum şişenin içindeki saf suyu içtiğin anda bizim diyarın kapısını görebilecek ve oraya benimle beraber girebileceksin, yok eğer bu güzel huylar sende yoksa ne buraya girebilecek ne de bir daha beni duyabileceksin “

Hazır mısın, bu saf suyu içmeye Hasan ?

Evet çocuklar,

Sizce Hasan suyu içince Küçük Tatlı İnsanların Diyarını görebilecek mi?

Bunu da diğer hikâyemizde inşallah hep beraber öğreneceğiz…

Görüşmek üzere 🙂

 

Yazan: Bayram MİROĞLU

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir