Kızıl Elma I

 

 


-Dur Yolcu!
Yol nereyedir?
-Kızıl elmayadır!
-Menzil neredir?
-Şehadettir!
-Vuslat kimedir?
-Vatanadır!
-Vatan neredir?
-Tüm cihandır!

Tüm cihan titredi, düşen ateş kor misali yürekleri dağladı, kabına sığmayan bir su misali yüreğim taşmaya, deryalar, denizlere akar oldu.

Duy ey gökyüzü!

Duy beni ey yeryüzü!

Dinle beni kara toprak!

İçimdeki yangın sendeki lavın ateşini eritecektir…

Bir sevdam var benim!  Allah’ın ismini tüm cihana duyurmak, akan gözyaşlarına bir son verip, sevinç naraları atan çocuklara kucak açmaktır.

Bir sevdam var benim!  Unutulmuş, görmezden gelinmiş, itilip bir kenara terk edilmiş  Müslüman kardeşime omuz vermektir.

Bir sevdam var benim!   Nifak tohumları ekmeye çalışanları bulup ,oyunlarını bozmayı, ve nihayetinde batılın yok olmaya mahkum olacağını tüm cihana gösterebilmektir.

Uzaklarda, çok uzaklarda bir yetim göz yaşı dökmektedir… Ve o   bir çift göz ufka doğru bakarak kendisine uzanacak bir el bekler durur. Ne zaman gelecek der?  Sabreder ama muhakkak bir elin bu karanlıktan kendisini alıp  çıkarıvereceğini bilir.

“Ben o el olmaya talibim!”

Fakat daha ben bile bilmiyorum…

Gökyüzü bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun ardından yerini güneşe bırakmış, güneş yeryüzüne tüm aydınlığıyla doğmuştu işte. Yusuf hayranlıkla yeryüzüne ahenk katan gökkuşağını seyrediyor etrafında olup bitenleri anlamaya çalışıyordu. Bir el onu sanki hep uzaktan kontrol ediyor hep bir çift göz onu izliyordu sanki. Bu yıllardan beri böyleydi.

“Ve böyle olmaya da devam edecekti o bilmese bile…”

Lise yılları…

Tarih hocasının sözleri kulaklarında yankılanmaya başladı yeniden  “Evlatlarım! Tarihi bir hikâye veyahut bir masal okur gibi dinlemeyin asla! Bu ders ne matematik ne de fizik dersine benzer. Bu derste anlatılanlar kanla, canla yazılmıştır. Ecdadınızın size emanet ettiği bu topraklar nice yiğidin kanlarıyla sulanarak alınmış ve sizlere emanet bırakılmıştır. Evlatlarım! Size birileri yalan tarih okutacaklardır, yalanı tarih diye yutturmaya çalışacaklardır. Siz siz olun hiçbir kimseye körü körüne inanmayın. Birilerine tam teslimiyet göstermeyin. Ardını araştırmadan, sorgulamadan anlattıklarına inanmayın. Bize yıllarca tarih diye yalan yanlış senaryolar türettiler. Silkelenin ve kendinize gelin, bu dersi de can kulağınızla dinleyin ve bilin ki tarih tekerrürden ibarettir. Bizimde ders alacağımız birçok olay yaşanmış ve bitmiştir. Sebebi ve bir de sonucu vardır. Dostunuzu düşmanınızı görmenizi sağlar. Unutmayın!  Asla bir yılan deliğinden iki kere sokulamayız. Bizim hata etme ihtimalimiz asla yoktur. Olamaz da. Bunu da böyle bilin!”

Bir sesle irkildi Yusuf… O ses onu bu düşüncenin ortasından alıp çekti.Silkeledi adeta….

“Dur yolcu!

Yol Nereyedir?“

KIZIL ELMA:     –

Yazan :Bayram MİROĞLU

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir