Kitap Okumayı Hiç Sevmiyorum

Kitap okumayı hiç sevmiyordum. Ders çalışmak da hiç içimden gelmiyordu. Hep oyun oynamak istiyordum. Özellikle bilgisayar ve tabletteki oyunlara bayılıyordum. Bazen de ikna edebilirsem babam ve annemin cep telefonundan oyunlar açıyor saatlerimi burada oyun oynayarak geçiriyordum.

Annem ve babam bana bilgisayar ve tablet başında çok oyalandığımı söyleseler de ben bir şekilde bahaneler üretiyor ve günümün çoğunu bu şekilde geçirmeye devam ediyordum.

Okuldan gelir gelmez üstümü bile çıkartmaya erinerek beni bekleyen başköşemdeki bilgisayarıma koşuyor, zevkle açılmasını bekliyordum.

Ta ki o güne kadar…

“Kitap okumayı hiç sevmiyorum!” başlıklı bir yazı gördüm.

Gerçi bunu da oyun oynamak için tabletimde gezinirken fark ettim. Nedense tam da bana uygun bir başlık olduğu için olsa gerek hemen dikkatimi çekti.

Bu hayatta oyun oynamak, gezmek, eğlenmek varken; ders çalışmak, kitap okumak ta neymiş canım? İnsan ister istemez bu soruyu kendisine sormadan geçemiyor.

Evet, aynen böyle bir düşünce yapısına sahip bir çocuktum.

Yazıyı bir açayım bakalım neymiş dedim. Açtığım da büyük puntolarla yazılmış ve tam bana hitap eden “KİTAP OKUMAYI HİÇ SEVMİYORUM!”  başlıklı bir yazı karşıladı. Başlığının altındaki cümlelerde ne yazıyordu acaba? Okumaya devam ettim.

Biliyorum, kitap okumayı hiç sevmiyorsun. Hatta ders çalışmak hiç içinden gelmiyor.

Duraksadım. “Ne oluyor böyle”, dedim kendi kendime, sağa sola baktım bu cümleyi sanki bana bakarak biri söylüyordu, heyecanlanmıştım, okumaya devam ettim.

Ben de senin gibiydim. Lakin bir gün fark ettim ki hayatta oyun oynamaktan, gezip eğlenmekten başka şeyler de var. Eğer yeterince derslerimize çalışmaz, kendimizi geliştirmek için bizler için yazılmış onca güzel eseri, kitapları okumazsak, anne babamızın öğretmenlerimizin emek ve çabaları boşa gidecek, bizler için göstermiş oldukları onca çaba ve emek hiçe sayılmış olacaktır.

Hey sen benim bu yazımı okuyan genç!

Bak sen de buraya kadar bu yazıyı gayet güzel okudun. Ve hiç de sıkılmadın.  Eminim ki aşağıda devam edecek olan cümleleri de okumaya can atıyorsun. O zaman sana artık şunu müjdeleyebilirim. Kütüphanelerde, evinin kitaplığında bulunan ve daha önce hiç ilgini çekmeyen kitapların içinde seni o kadar çok hazine bekliyor ki anlatamam.

Ve emin ol ki kitaplara ilk kazmayı vurduğunda ve ilk hazineni bulduğunda, tozlu yaprakların arasında o kadar çok bilgi saklı olduğunu fark edeceksin.

Haydı silkelen ve kendine gel!

Boşa geçirdiğin bunca zamana rağmen sarıl o güzelim kitaplara ve kendini bul! Kendin ol! Yakışmıyor senin gibi idealist bir gence boş vakit harcamak.

Yazıyı ne zaman okumuştum ve nasıl tamamlamıştım hatırlamıyorum. Ama ardı ardına çok kere daha okuduğumu biliyorum.

Benim miladım bu yazı oldu. Ve artık zamanımı dolu dolu yaşıyorum. Benim bu halime anne ve babam da şaşırmış durumda babama kitap almak istediğimi söylediğim de bana göstermiş olduğu şaşkın ifadeyi görseniz gülerdiniz haline.

Ohh… Ne kadar da güzelmiş bilgi havuzunda yüzmek.

Siz de bana katılmak, bu güzel deryada benim gibi yüzmek ister misiniz?

 

Yazan : Bayram MİROĞLU

Keloğlan Şehre İniyor

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir