
KELOĞLAN KURDA KARŞI

KELOĞLAN KURDA KARŞI Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Cinler cirit oynarken eski hamam içinde. Bir serçe kanadını, kırk katıra yüklettim. Ne az gittim ne uz gittim; serçenin kanadını Kaf dağına ilettim. Bir sinek bir kartalı sallayıp vurdu yere. Yalan değil gerçektir. Yer yarıldı masal çıktı, masaldan da Keloğlan çıktı.
Keloğlan, anası ile küçük bir kulübede yaşarmış. Yaşadıkları yer köyden biraz uzakmış. Çok da fakirlermiş.
O sene kış uzun sürmüş. Köyde kıtlık başlamış. Vahşi hayvanlar bile aç kalmış. Kurtlar açlıktan köye inmeye başlamış.
Bu soğuk günlerin birinde Keloğlan sobanın karşısında uyuyormuş. Keloğlan da birazcık tembellik varmış. Evde hiç yiyecekleri kalmamış. Annesi bu durumdan çok endişe duyuyormuş. Kendi kendine:
“Şu Keloğlan’ı kaldırayım, gitsin biraz yiyecek bulsun…” demiş. Uyumakta olan Keloğlan’ın omuzundan hafifçe tutmuş: “Kel oğlum, hadi kalk. Bak yiyeceğimiz bitti. Köye var da bir şeyler getir evimize…” demiş.
Keloğlan uykulu gözlerle cevap vermiş:
“Ahh anacığım, ne güzel rüya görüyordum!”
“Güzel oğlum, açlıktan öleceğiz burada. Sen ise rüyalarla yaşıyorsun.”
Keloğlan yine uykulu uykulu cevap vermiş:
“Söz, anneciğim. Yarın sabah ilk işim köye gidip yiyecek aramak olacak.”
“Tamam, şimdi uyu; ama yarın erkenden yola çıkacaksın. Biraz da ormandan odun topla. Yarın köylüler dağa odun toplamaya gidecekler. Gelip seni de alacaklar, tamam mı!”
Keloğlan:
“Peki, anacığım…” deyip mışıl mışıl uyumaya devam etmiş. Soba gürül gürül yanarken, çıtır çıtır sesler çıkarıyormuş. Bu sesler Keloğlana ninni gibi geliyormuş.
Ertesi sabah erkenden köylüler gelmişler. Anası Keloğlan’ı zorla uyandırmış.
Keloğlan köylülerle birlikte yola çıkmış. Ormana giderlerken birden önlerine azgın bir kurt çıkmış.
Herkes çok korkmuş. Köylüler arkalarına bakmadan kaçmışlar.
Keloğlan kaçamamış, korkudan olduğu yerde kalakalmış. Keloğlan kurda bakmış, kurt Keloğlan’a. Keloğlan kaçmazsa kurda yem olacağını anlamış.
“Gel seninle biraz dolaşalım…” diyerek kaçmaya başlamış.
Keloğlan kaçınca, kurt da arkasından gitmiş. O kadar çok yol gitmişler ki, Keloğlan artık yorulmuş. İleride bir kulübe görmüş.
“Allah’a çok şükür!” diyerek oraya doğru koşmaya başlamış. Kurt da Keloğlan’ın arkasından koşuyormuş. Çünkü Keloğlan’ı yakalamasına az kalmış.
Keloğlan kendini zar zor kulübeye atmış. Öyle yorulmuş ki, neredeyse bayılacakmış. Sağa bakmış… Sola bakmış…
“Acaba nereye saklansam?..” diye düşünmüş. Birden bacayı görmüş.
“Hah, buldum… Şu bacadan yukarı çıkayım. Kurt da peşimden gelirse, gösteririm ben ona!” demiş.
Keloğlan başlamış bacaya tırmanmaya. Kapıyı açık bulan kurt da Keloğlan’ın arkasından koşmuş. Keloğlan zar zor çıkmış yukarı. Kurt da Keloğlan’ın arkasından bacaya girmiş.
Keloğlan bacadan dama çıkmış. Oradan da inip bacanın önünü çalı çırpıyla kapatmış. Kurt iri yarı olduğu için bacaya tırmanamamış. Zorlanmış, zorlanmış… Sonunda yorgun düşmüş. Arada sıkışıp kalmış.
Keloğlan hemen bir ip bulmuş. Yorgun düşen kurdu sımsıkı bağlamış. Sürükleye sürükleye köylülerin yanına gelmiş.
Kendisini kurdun yanında bırakıp kaçan köylülere kurdu göstermiş.
Köylüler şaşkın şaşkın sormuşlar:
“Keloğlan, sağ kaldığına çok sevindik. Bu kurdu nasıl yakaladın?”
Keloğlan kendinden emin cevap vermiş: “Bu kolay şeyin neyini anlatayım canım!”
Köylüler gözlerini şaşkınca açarak sormuşlar.
“Deme, Keloğlan, neresi kolay bunun? Az kalsın bizi parçalayacaktı, canımızı zor kurtardık. Nasıl yakaladın şu kurdu?”
Keloğlan kasılarak başlamış anlatmaya:
“Kurda dedim ki, ‘gel kuçu kuçu, seni gezdireyim!’ Sonra kulağından tuttum, kulübeye soktum. Gördüğünüz gibi bir güzel de bağladım!”
Keloğlan böyle konuşunca, köylüler iyice şaşırmış. Keloğlan’ı köye davet etmişler.
Keloğlan’ın bu cesareti padişahın kulağına gitmiş. Padişah da kendisine bir kese altın göndermiş. Keloğlan bu altınlarla köyde ev yaptırmış. Anasıyla birlikte bu evde güzel bir hayat sürmüşler.
Cok guzel aciklayici😍💗🌺
Cok güzel sevdim😍🤩 yani ağzima alistirdi✨💖🧃💐