Kargaların Hakemi, Çok eski zamanlarda, yaşlı bir tüccar varmış. Napoli yakınlarında karısı ve oğlu Giovanni ile birlikte yaşarmış. Giovanni çok akıllı ve becerikliymiş. Kuşları çok severmiş. Ufacık heybesini ekmek kırıntılarıyla, buğday, darı gibi tahıllarla doldurur, bütün gün ormanda kuşlara yem verirmiş.
Bir süre sonra kuşlar da Giovanni’den kendilerine bir zarar gelmeyeceğini anlamış ve onu çok sevmişler. Bu iyi yürekli çocuğun ellerine, omuzlarına konmaya, yemlerini onun elinden yemeye, ona en güzel şarkılarını söylemeye başlamışlar.
Gel zaman git zaman, Giovanni kuşların dilini öğrenmiş. Günlerden bir gün, Giovanni’nin babasının uzun bir yolculuğa çıkması gerekmiş. Baba, oğlunu da yanma almış. Yolculuklarının dördüncü gününde baba oğul güvertede denize bakarlarken, yanlarına iki martı konmuş. Martılar çığlık çığlığa bağrışıyorlarmış.
Giovanni büyük bir ilgiyle onları dinliyormuş.
Babası merak etmiş:
“Ne diyor bu martılar?”
Çocuk omuzunu silkmiş ve konuşmak istememiş, ama babasının ısrarı kar-
şısında dayanamayıp işittiklerini söylemiş:
“Bu geveze kuşlar saçmalıyor, baba. Diyorlar ki, çok yakın bir zamanda şans
bana gülecekmiş. Hatta sen benim elime su dökecekmişsin. Annem ise kuru-
lanmam için havlu tutacakmış!”
Baba çok kızmış. Oğlunu hırsla itivermiş. Çocuk böyle bir şeyi beklemediği
için, zaten dalgalar tarafından bir o yana bir bu yana sallanan geminin güver-
tesinden denize düşmüş.
Deniz çok dalgalı olduğundan çocuğu bulamamışlar.
Bir süre sonra oradan geçen bir başka geminin yolcuları, azgın dalgaların
arasında, suyun üstünde kalmaya çalışan çocuğu görmüşler. Hemen gemiden
bir sandal indirip çocuğu kurtarmışlar. Gemi çok uzak bir ülkeye gidiyormuş.
Geminin kaptanı, çocuğu o ülkenin kralının hizmetine vermiş.
O günlerde kral çok kederliymiş, çünkü bir süredir, üç koca kara karga çev-
resinden ayrılmıyormuş. Muhafızlar ne yapsalar, ne etseler kargaları kovala-
yamıyor, kargaların “gak gak” seslerinden kralı kurtaramıyorlarmış. Kargalar
gece bile krala rahat vermiyor, penceresinin önünden bir an bile ayrılmıyorlarmış.
Giovanni kargalarla sohbet etmeye başlamış. Onlara neden krala rahat ver-
mediklerini sormuş. Meğer kargalar kraldan kendilerine hakemlik etmesini
istiyorlarmış!
Üçü de kargalar kralı olmak istiyor, ama kimin kral olacağına karar veremiyorlarmış. Kralın seçeceği karga, kargalar dünyasının kralı olacak-
mış! Giovanni bunu krala anlatmış. Kral kargaların ne istediklerini anlayınca
çok sevinmiş. Yeniden yaşama sevincine kavuşmuş, canlanmış. Kargaların en
yaşlısını “kargalar kralı” olarak seçmiş. Böylece, kargalar uzaklardaki ülkeleri-
ne doğru uçup gitmişler.
Kral, Giovanni’ye ödül olarak hem ülkesinin yarısını hem de bir tanecik
kızını vermiş. Kızından başka çocuğu olmayan kral, kendisi zaten yaşlı oldu-
ğundan, krallığının yönetimini de tümüyle Giovanni’ye bırakmış.
Giovanni çok iyi yürekli bir kral olmuş. Herkese yardım eder, yoksulları
yedirir ve içirirmiş. Bir gün sarayına uzak diyarlardan iki yaşlı insan gelmiş.
Giovanni hemen onların kendi anne ve babası olduğunu anlamış, ama bu kud-
retli kralın kendi oğulları olabileceği ihtiyarların akıllarına bile gelmemiş.
Giovanni onları yemeğe çağırmış. Yemek öncesi elini yıkarken, yaşlı adam
hemen yanma koşup eline su dökmüş. Yaşlı kadın da elini kurulaması için Gi-
ovanni’ye havlu tutmuş.
Giovanni içini dolduran coşkuyu artık gizleyememiş. Kendini tanıtıp bü-
yük bir coşkuyla anne ve babasının kollarına atılmış. Onları kucaklamış, onlar
ise kralın kendi evlatları olduğunu duyunca mutluluktan ağlamışlar.
İşte, o gün bu gündür Giovanni’nin anne ve babası sarayda onunla birlikte
yaşarlar. Boş zamanlarında kuşları dinlerler. Kuşların, kendilerinin bilmediği
dünyalarla ilgili öykülerini merakla beklerler.