Kaptan Zeze masmavi denizlerin en cesur kaptanlarından biriymiş.
Tayfası ile birlikte yepyeni yerler keşfetmek ve oralardaki çocuklarla tanışmak için denizlere yelken açarmış. Bazen korsanlarla bazen de büyük fırtınalarla boğuşurmuş. Ama Kaptan Zeze’yi bunların hiçbiri durduramazmış.
Keşfettikleri yerlerden ülkesindeki çocuklara küçüklü büyüklü çeşit çeşit hediyeler getirirmiş. Bir gün Kaptan Zeze haritasını incelerken “Keşfedilecek daha ne çok yer var” diye geçirmiş aklından.
Tam o sırada haritada bir ada gözüne takılmış. Bu ada, ülkelerine çok yakın bir ada olmasına rağmen daha önce hiç gitmediklerini fark edip şaşırmış.
Oysa ki yaşadığı ülkenin etrafındaki tüm adaların keşfedildiğini sanıyormuş.
Yeni bir yer keşfedecek olmaları Kaptan Zeze’yi çok heyecanlandırmış. Kendisini bir anda babasının yanında bulmuş.
Zeze’nin babası da kendisi gibi kaptanmış. Haritada fark ettiği yeni adayı kaptan babasına göstermiş. Babası endişeli bakışlarla, “Zeze, bu ada sihirli ormanlarla kaplı bir adadır. İçinde kimlerin yaşadığını kimse bilmez. Bugüne kadar bu adaya giden birini hiç duymadım” demiş. Babasının endişeli hali Zeze’yi biraz düşündürse de kararından vazgeçirememiş. Hatta adanın sihirli
olması Zeze’yi bir kat daha heyecanlandırmış.
Hemen tayfasını toplamış, hazırlıkları başlatmış. Ertesi gün erkenden yelken açacaklarmış. Zeze, o gece heyecandan yatağında bir sağa, bir sola dönmüş,
sihirli ormanda neler vardır acaba diye düşünmekten uyuyamamış.
Sabah, güneşin ilk ışıklarını göstermesiyle Zeze gözlerini açmış ve yatağından fırlamış, kaptan kıyafetlerini giyerek gemisine gitmiş.
Tayfalar gemiyi hazırlamış ve son kontrolleri yapıyorlarmış. Kaptan Zeze’nin gemiye çıkmasıyla birlikte tüm tayfa, yeni yerler keşfetmek için hazırmış. Kaptan Zeze kendinden emin bir şekilde “Yelkenler fora, tam yol ileri!” diyerek tayfasını yönlendirmiş.
Birkaç saat mavi sularda hızlı hızlı ilerlemişler. Deniz durgun, hava açık, gökyüzü masmaviymiş. Güneş denizin sularını ışıl ışıl parlatıyormuş.
Geminin direğindeki gözcünün, “Ada göründüüüüüüü!” diye bağırmasıyla gemide bir hareketlilik başlamış. Adaya yaklaştıkça, adayı kaplayan ağaçları daha iyi görmeye başlamış Kaptan Zeze. “Babam neden bu adaya sihirli ada dedi acaba? Daha önce gördüğüm adalardan hiçbir farkı yok ki” diye geçiriyormuş içinden.
Artık adaya iyice yaklaşmışlar. “Demir atıyoruuuzzzzz!” sesiyle tayfa tekrar hareketlenmiş. Ama bu sefer hareketlenen sadece tayfa olmamış. Masmavi gökyüzü bir anda kapkara bulutlarla kaplanmış. Havada daha önce hiç görmedikleri kuşlar uçmaya başlamış. Durgun olan deniz dalgalanmış. Kaptan Zeze ve tayfası bu hızlı değişiklik karşısında şaşkına dönmüş.
Kaptan Zeze, adadan kendilerine doğru uçarak gelen kocaman renkli kanatlı bir peri görmüş ve peri bir süre sonra Kaptan Zeze’nin yanında belirivermiş.
Kaptan Zeze “Sen de kimsin?” diye sormuş merakla. Peri, “Ben bu adanın iyilik perilerinin kraliçesiyim” diyerek önce kendisini tanıtmış. “Sizi uyarmak için buraya geldim, bu adada benim gibi iyilik perileri ile kötü cadılar yaşar. Kötü cadılar ne zaman bir yabancının adaya yaklaştığını fark etseler hemen fırtına büyüsü yapar, adanın etrafını kara bulutlarla kaplatır, denizi köpürtürler” diye devam etmiş. “İşte bu nedenle, şimdiye kadar hiç kimse adamıza gelmeye cesaret bile edemedi” demiş.
Kaptan Zeze, “Babam haklıymış bu ada gerçekten sihirliymiş” diye geçirmiş içinden. “Gemimizi bu fırtınadan kurtarmamız gerek, bize yardım eder misin?” diye sormuş Peri’ye.
Peri, “Bunu tek başıma yapamam. Benimle adaya gelirsen belki bir yol bulabiliriz” demiş.
için hemen, “Tamam geliyorum” demiş. Zeze kendisini bir anda adada bulmuş. Kraliçe Peri’nin yanında başka periler de varmış. Periler, Zeze’ye adalarında yaşananları bir bir anlatmaya başlamışlar.
Kötü cadılar sürekli adadaki ağaçları yok etmek için uğraşırlarmış. Üstelik ormanda bir ağacı keserlerse bir anda onlarca başka ağaç da ortadan kaybolurmuş. İyi kalpli periler ise adalarının güzelliğinin bozulmaması için cadıların yaptıklarını engellemeye çalışırlarmış.
Kaptan Zeze, “Bu cadılardan kurtulmanın bir yolu olmalı” diye geçirmiş içinden. Kaptan Zeze ve periler birlikte kafa kafaya vermişler, düşünmeye başlamışlar. Tam o sırada Kaptan Zeze’nin aklına bir fikir gelmiş. Zeze fikrini perilerle paylaşmış ve hep birlikte plan yapmışlar.
“Haydi, peri dostlarım hemen işe koyulalım” demiş Kaptan Zeze. Periler sihirli güçlerini kullanarak adanın arka tarafındaki ağaçsız bölgeye cadıların kötü güçlerinin bile bozamayacağı büyük ama görünmez bir kafes yapmışlar. Bu sırada Kraliçe Peri, Kaptan Zeze’yi gemisine ulaştırmış. Tayfa, gemiyi fırtınada sağlam tutmayı başarmış ama çok da yorulmuşlar. Kaptan Zeze
perilerle birlikte yaptığı planı tayfasına anlatmış.
Tayfalar adayı kurtaracak olmanın verdiği heyecanla gemideki görev yerlerine dağılmış. Gemiyi zor da olsa adanın diğer tarafına götürmeyi başarmışlar.
Adanın diğer tarafından bir yabancının yaklaştığını anlayan cadılar, süpürgelerine atlayıp adanın diğer tarafına fırtına büyüsü yapmaya gitmiş. Cadıların oraya varmasıyla perilerin yaptığı görünmez kafesin içine düşmeleri bir olmuş. Cadılar ne olup bittiğini anlayamadan periler, sihirli güçleri yardımıyla kafesin kapısını hızlıca kapatmış. Cadılar büyülerini yapmışlar ama kafesten kurtulamamışlar.
Periler, kafesi denizin derinliklerine göndermiş. Cadılardan sonsuza kadar kurtulmuşlar. Böylece Kaptan Zeze ve Periler hem adayı hem de gemiyi kurtarmış. Periler, Kaptan Zeze’nin ülkesindeki çocuklar için adalarındaki harika ağaçların lezzetli meyvelerinden oluşan sepetler hazırlamışlar. Kaptan Zeze ve tayfası ülkelerine dönmüş. O günden sonra Sihirli Ada bütün kaptanların ziyaret ettiği harika bir ada olarak sonsuza dek yemyeşil
kalmış.
Ayşe Tuğba Çakmak