Kalem Olmak
Bir zamanlar buradan uzaklarda, sıcak bir ülkede ailem ve arkadaşlarımla yaşardım.
Evimiz, nehrin kıyısındaydı.
Şırıl şırıl akan nehrin şarkılarıyla çok güzel günler geçirirdik.
Oyunlar oynar, güzel hayaller kurardık.
Büyüyünce ne olmak istediğimi soranlara, içimde hiç kaybetmediğim heyecanla “kalem” diye cevap verirdim.
Büyüyünce kalem olacağım!
Düzel yazılar yazacağım.
Değerli eserler ortaya çıkaracağım.
Bazıları bu hayalime pek şaşırırdı.
Ben onlara, aramızdan ayrılıp kalem olan dostlarımızın hikâyelerini anlatırdım.
Yoo, bu hikâyeleri kendim uydurmazdım!
Kuş dostlarım anlatırdı.
Buradan ayrılıp nasıl kalem olduklarını, neler yaşadıklarını, nasıl yazdıklarını ve daha birçok şeyi onlardan öğrenmiştim.
Bu hikâyeleri dinlerken içim içime sığmaz, bir an önce o güzel günlere kavuşmak isterdim.
Hiç unutmam, nehirde bir kurbağa kalem olmak isteyişime uzun uzun gülmüştü:
“Viyak viyak! Düşündüğüne bak!”
Kamıştan bir kalem hiç görmedim doğrusu, demişti viyaklayarak.
Ona anlatmaya çalışsam da boşunaydı.
Zıplayarak kaçtı yanımdan.
Bu anlattıklarım, iki yıl kadar önceydi.
Biliyor musunuz?
Hayallerim gerçek oldu.
Birçok arkadaşımla nehir kıyısından toplanıp ayrıldık, istenilen sertliğe ulaşmamız için kurumaya bırakıldık.
Kalem boyu kesilip uçlarımız açıldı.
Artık güzel bir hat kalemiydik.
Hat, güzel yazı yazma sanatıdır.
Bütün dünya sanatçıları, estetik değeri en yüksek alfabenin Arap alfabesi olduğu konusunda hemfikirdi.
Ben bunu küçük yaşta kuşlardan öğrenmiştim.
Hayallerimin ardı arkası kesilmiyordu.
Sıra sahibime kavuşacağım, yazı yazacağım günleri beklemeye gelmişti.
Aylar sonra nihayet bir kitapçı dükkanındaydım.
Artık eski arkadaşlarımın yanı sıra çok farklı arkadaşlarım olmuştu.
Birbirimize çocukluğumuzdan, beslediğimiz umutlardan bahsediyorduk.
Kitapçının müşterisi hiç eksik olmuyordu: Küçükler, büyükler, kitapseverler, sanata gönül verenler…
Kısa sürede ne çok şey öğrenmiştim.
Nehri ve eski arkadaşlarımı özlesem de hâlim keyfim yerindeydi.
Günlerden bir gün, küçük bir kız hat yazmak için iyi bir kamış aradığını söyledi.
Kitabevinin sahibi:
– Bak, bu tam istediğin bir kalem, dedi beni göstererek.
“Bununla çok güzel hat yazabilirsin.”
O gün bu gündür Elif in kalemiyim.
Derslerinden arta kalan zamanını hat sanatına ayırıyor.
Aylarca sadece harf çalıştık.
Usanmadan, zevkle, sabırla…
Şimdi Elifin en büyük isteği, esmâ-i hüsnâ’yı en güzel şekilde yazmak.
Bugün yine saatlerce çalıştık.
Sadece “Ya Rahman” yazabilmek için.
Rahmeti, merhameti her yeri, herkesi kuşatan Rahman olan Allah’ın adı en güzel şekilde yazılmalıydı.
Pencereye konan kuş dostlarımla göz göze geldik sonra.
İşte bu da benim hikâyem, dedim onlara gülümseyerek.
-Öylesine mutluyum ki…
Nehre ve arkadaşlarıma çok çok selam söyleyin, lütfen!
Kaynak: Diyanet