İLK ORUCUM
Bu ay diğer aylara hiç mi hiç benzemiyordu. Hayatımızda birçok şey değişmişti. Gündüzleri annem, babam ve ablam hiç yemek yemiyorlardı. Annem Televizyondan okunan Kur’an-ı Kerim’i takip ediyordu.
“Anne ne yapıyorsun?” dediğim zaman ise: “Yavrum Kur’an-ı Kerim tilavetini takip ediyorum Allah izin verirse hatim yapacağım” diye cevap vermişti.
Sahi hatim ne demekti ki? En iyisi akşam gelince babama sormak diye düşündüm.
Akşama doğru bizim evde bir koşturmaca başlıyor, soframız da daha önceki sofralara hiç benzemiyordu. Güzel bir telaşla annem ve ablam sofra hazırlıyor, ara sıra birbirleriyle “İftara az kaldı, haydi biraz daha çabuk olalım.” diye konuşuyorlardı.
Peki, neden, neye geç kalıyorduk ki? Hâlbuki bir yere de gitmeyecektik. Bu telaşlar ancak misafirliğe gittiğimiz zamanlarda olurdu. Evet, babam eve hele bir gelsin ona soracağım baya bir soru vardı aklımda.
Nihayet babam geldi. Kapının zili çaldı. Hemen atıldım ve koşarak kapıya doğru giderken “Kapıyı ben açarım!” diye anneme sesleniyordum.
“Hoş geldin Babacığımmm” diyerek babamın kucağın atlayıverdim. Babam ise neşe ile bana sarılarak “Dur hele aslanım, bir içeriye gireyim önce.” diye beni odaya kadar kucağında taşıdı.
Babam elinde farklı bir ekmek türüyle gelmişti. Evet, aklımdaki sorulara bir tane daha eklenmişti.
“Babacığım sana sormam gereken birçok soru var, yemekten sonra bunları sana sormak istiyorum.”
“Tamam, yavrum, hele bir iftarımızı yapalım, arkasından akşam, yatsı ve teravih namazımızı kılalım. Ondan sonra hem çay içeriz hem de senin aklındaki sorulan cevaplarını bulmaya çalışırız. Tamam mı?”
“Tabii babacığım.”
Ve herkesin dört gözle beklediği ve akşam ezanının okunmasıyla neşeyle, babamın:”Rabbim kabul etsin haydi buyurun.” sözüyle herkes “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek yemek yemeye başlamıştık.
Peki, neden akşam ezanının okunmasını beklemiştik ki? Bir soruyu daha zihnime kazımıştım.
Hep birlikte yemek yedikten sonra namazlarımızı kılmış ve babamın gelmesini ve aklımdaki soruların cevabını bulmayı heyecanla bekliyordum.
Babam gelip, yanı başıma oturmuş ve o beklediğim zamanın geldiğini müjdeler bir ifade ile: “Haydi bakalım aslanım aklındaki tüm soruları şimdi sorabilirsin.” demişti.
— Babacığım, bu günlerde sen, annem ve ablam gündüzleri yemek yemiyorsunuz neden böyle yapıyorsunuz ki?
Babacığım tebessüm ederek anlatmaya başladı.
— Yavrum, çünkü biz öyle bir aydayız ki Kur’an-ı Kerim’in kendisinde indirildiği, Peygamber Efendimiz’e peygamberliğin bu ayda verildiği, ayların sultanı Ramazan ayındayız. Bu ayda Rabbimizin emriyle sabah imsak vaktiyle birlikte yemek yemeyi, su içmeyi ve Rabbimizin yasakladığı diğer şeyleri bırakır ve akşam ezanıyla birlikte oruçlarımızı açarız. Bu vakit çok kıymetli bir vakittir. Ve hepimiz Rabbimize karşı vermiş olduğumuz sözü tuttuğumuz için çok sevinçliyizdir. Çünkü Peygamber Efendimiz :
“Oruçlu için iki sevinç vardır: İftar ettiğinde bir sevinç, Rabbine kavuştuğunda bir sevinç! Oruçlu kişinin ağız kokusu, Allah Tealâ katında miskten daha hoştur. Oruç kalkandır, oruç kalkandır!” buyurmaktadır.
— Peki, babacığım, annem bugün hatim okuduğunu söyledi bu nedir?
— Yavrum annenin söylemiş olduğu hatim yapma ifadesi yani Kur’an-ı Kerim’in başı olan Fatiha Suresi’nden başlayıp, son sure olan Nas Suresi’ne kadar okuduğu zaman ona “hatim” deniyor. Karşılıklı dinleyerek Kur’an okunursa buna da “mukabele” deniyor. Yani bizler her daim Kur’an-ı Kerim’i okuyacağız ama özellikle Ramazan ayında yani Kur’an’ın kendisinde indirilmiş olduğu bu ayda daha bir fazla okuyup, bizlere Rabbim ne demek istemiş, bize neler anlatmış hepsini öğrenmeye çalışacağız, böylelikle Rabbimize karşı daha iyi bir kul olmuş olabiliriz inşallah.
Ve babam bana Ramazan, oruç ve bilmem gereken ve merak ettiğim daha birçok şeyi açıkladı. O kadar güzel şeyler anlatmıştı ki, çok mutlu ve huzurlu oldum. Ve Rabbime Müslüman olduğum için hamd ettim.
Hem biliyor musunuz, babam ve annem beni de gece sahura kaldıracaklar ve ben yarın Allah izin verirse ilk orucumu tutacağım. Ne kadar da heyecanlıyım size anlatamam.
Sizler de oruç tutarsanız eminim ki benim gibi çok mutlu ve huzurlu olacaksınız.
Yazan: Bayram MİROĞLU