Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde oldukça zengin bir karı koca varmış. Zenginlermiş zengin olmasına ama hiç mutlu değillermiş. Çünkü evleneli yıllar geçmesine rağmen bir türlü çocukları olmuyormuş.

Bir gün oturdukları konağın kapısı çalınmış. Evin hanımı kapıyı açmış, karşısına ihtiyar bir nine çıkmış.

“Aman kızım, can kızım. Çok uzak diyarlardan geliyorum. Günlerdir yol yürürüm. Açım, susuzum, yorgun ve uykusuzum. Tanrı misafiri kabul eder misin?” demiş.

Kadın hiç düşünmeden nineyi buyur etmiş. Misafir ağırlamayı çok severmiş. Ninenin karnını bir güzel doyurduktan sonra misafir odasına buyur etmiş. Sabah olup tam gideceği sırada nine:

“Allah senden razı olsun kızım. Bana çok büyük bir iyilikte bulundun. Ben de sana bir iyilikte bulunmak isterim. Bir dileğin varsa söyle yapıvereyim.” demiş. Kadın:

“Yok nine ne dileği. Ben Allah rızası için sana iyilik ettim. Bir karşılık beklemedim. Sağolasın.” demiş.

“Senin bir derdin olduğu belli kızım. Söyle bana. Belki bir yardımım dokunur.” demiş nine. Kadın boynunu bükmüş:

“Evleneli yıllar oldu ama bir türlü çocuğumuz olmadı. Doktorlar derdimize bir çare bulamadı.” demiş.

Bunun üzerine ihtiyar kadın ellerini açıp dualar etmiş, bir şeyler okuyup kadına üflemiş ve oradan ayrılmış. Birkaç ay sonra kadın hamile olduğunu öğrenmiş. Kocasına müjdeyi vermiş. Çok sevinmişler. Şükür kurbanı kesmişler. Günlerce konakta fakire fukaraya yemek yedirmişler. Aylar geçmiş ve doğum vakti gelmiş. Çiftin nur topu gibi ikizleri olmuş. Biri erkek diğeri kızmış. Onlar bir evlat isterken Allah onlara iki evlat birden vermiş. Karı koca yine günlerce konakta davet vermiş, fakir fukaranın karnını doyurmuş.

İkizler birbirlerine çok benziyorlarmış. Günler, haftalar, aylar, yıllar geçmiş. İkizler büyümüş, birer genç olmuşlar. İkisi de çok zekiymiş. El ele verip zekalarıyla çözemeyecekleri hiç bir problem yokmuş. Anne-babası ve tüm şehir onlarla gurur duyuyormuş.

Günlerden bir gün dağların ardında uzak diyarlarda yaşayan devler, bunların memleketini istila etmişler. Her yeri yakıp yıkmaya, insanları kaçırıp ülkelerinde köle olarak çalıştırmaya başlamışlar. Devlerden saklanabilenler yaşamış, saklanamayanlar ise ya köle olmaya razı olmuş, ya da devlere karşı koyup canından olmuş. Ülkenin askerleri devlerle mücadele etse de başaramamışlar. Pek çok asker devlerle savaşırken ölmüş. Kralın sarayını da yerle bir eden devler, kralı da ülkelerine götürüp köle yapmak istemişler ama kral, tünellerden kaçarak hayatını kurtarmış ve ormana saklanmış. Tek başınaymış. Ne yardımcıları varmış yanında ne de ailesi. Çünkü tüm ailesini devler kaçırmış. Günlerce ormanda kalmış. Devlerin uzaklaştığına emin olduktan sonra “Bir çözüm bulmalıyım, birilerinden yardım almalıyım” diyerek düşmüş yollara. Nereye varsa, ne yöne baksa her taraf yıkık, dökük viraneymiş. Devler her tarafı talan etmiş. Saklanıp sağ kalanlar krallarının peşine düşmüşler, hep beraber yürümeye başlamışlar.

Yürürken ikizlerin yaşadığı şehre gelmişler. Geçtikleri her yer devler tarafından yıkılmışken bunların şehir sapasağlammış. Nedense devler bunların köye uğramamış. Kral bu duruma çok şaşırmış.

Şehir halkı devlerden saklanıp hayatta kalan krallarına ve yanındaki insanlara kucak açıp ağırlamışlar. Karınlarını doyurup temiz kıyafetler vermişler.

Kral, köy halkına nasıl hayatta kaldıklarını, devlerden nasıl kurtulduklarını sormuş. Köy halkı ikizleri işaret etmiş. Onların zekası sayesinden devlerden korunduklarını söylemişler. İkizler icat ettikleri kırılmaz ayna sayesinde devlerden nasıl korunduklarını anlatmışlar. İcat ettikleri yarım küre şeklinde aynayı şehrin üstüne yerleştirmişler. Geriden bakanların orada bir şehir olduğunu anlamaları imkansızmış. Adeta bir fanus gibi şehri koruyormuş. Devler burada bir şehir göremeyince şehre uğramadan geçip gitmişler. Burda bir şehir olduğunu anlayıp aynayı kırmak isteseler de zaten kıramazlarmış. Bu şekilde devlerden korunmuşlar. Devler gidince de sağ kurtulanlara yardım etmek için aynayı kaldırmışlar.

Kral, anlatılanları dinlerken şaşkınlıktan nerdeyse küçük dilini yutmuş. İkizlerin zekasına hayran olmuş. Onları kendine yardımcı yapmış. Hep beraber oturup devleri nasıl yeneceklerini ve insanları devlerin elinden nasıl kurtaracaklarını planlamışlar. Günler sonra hazırlıklar tamamlanmış. İkizler, uçan ve aynalar vasıtasıyla görünmeyen bir ev inşa edip kralla birlikte devler ülkesine varmışlar. Devler ülkesine vardıklarında insanların köle olarak devlere ev inşa ettiklerini görmüşler. Devler herkesi aç susuz çalıştırıyormuş. Herkes bitkin durumdaymış. Pek çok insan hayatını kaybetmiş. İnsanlar öldükçe devler yeni ülkelere saldırıp yine insan kaçırıyor ve köle olarak kullanıyorlarmış. İnsanları kurtarmanın çözüm olmayacağını, devleri yok etmek gerektiğini anlayan kral ve ikizler şehre geri dönmüşler.

Bu kez ikizler herkesin evini uçabilir ve aynalarla görünmez hale getirmişler. Kralla birlikte tüm halk ikizlerin icat ettikleri uçan evlerle, devler ülkesine doğru yola çıkmışlar. Devler ülkesine varmışlar.  Uçan ve görünmeyen evleriyle devlerin üstüne varıp tepelerinden aşağıya ikizlerin icat ettikleri tozları dökmeye başlamışlar. Döktükleri toz kaşıntı ve küçültme tozuymuş. Devler kaşıdıkça küçülmüş, küçüldükçe kaşımışlar. Kaşıya kaşıya iyice küçülüp yok olmuşlar.

Devlerden kurtulan esirler bayram etmişler, sevinç çığlıkları ile birbirlerine sarılmışlar. Uçan evlerdeki insanlar aynaları kaldırıp devlerden kurtulan esirleri evlerine almışlar. Kral, tüm ailesine ve halkına kavuşmuş. Hep beraber şehre dönüp ülkeyi ikizlerin zekasıyla kısa sürede yeni baştan imar etmişler. Kral, ikizlerin şehrini başkent yapmış ve ikizleri yanından hiç ayırmamış. Onların zekası ve halkın gayretiyle kısa sürede evler inşa edilmiş, şehirler kurulmuş, yollar yapılmış. Yaptıkları icatlar sayesinden hayat kolaylaşmış, insanlar mutlu olmuş.

Ve masalın sonuuu… Gökten üç elma düşmüş. Biri ikizlere, diğeri kral ve halkına, son elma da bu masalı okuyana.

Yazan: Bekir Salih KORKMAZ

Keloğlan Şehre İniyor

You may also like

Karga Ve Kurbağa

Karga Ve Kurbağa

Karga Ve Kurbağa,  Bir varmış bir yokmuş önce sürenin birinde, yalnız yaşam sürdüren bir karga ve ...

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir