Hazinenin Sırrı
O gün Betül, Havva, Ayşe, Elif ve Ahsen oyun oynuyorlardı. Ama canları yine de sıkılıyordu. Betül’ün aklına bir fikir geldi. Hemen arkadaşlarını çağırıp onlara ne oyunu oynayacaklarını anlattı.
Oyun şöyleydi: Herkes eline bir kürek alacak ve birlikte bir çukur kazacaklardı. Ve işe başladılar. Sonra çok güzel bir çukur kazdılar. Çukur o kadar büyüktü ki Betül, Havva, Ayşe, Elif ve Ahsen çukurun içinde üst üste çıksa çukur kadar büyük olmazdı.
Sonra Betül çukurun içine düştü. Arkadaşları “İyi misin ?” diye sordu. Betül iyiyim dedi. Betül çukurun içine bakarken arkadaşları Betül’ü kurtarmanın bir yolunu arıyordu. Betül çukurun içinde garip bir şey olduğunu fark etti.
Hemen arkadaşlarına haber verdi. Sonra çukurun içini kazdılar. Betül’ün bulduğu şey bir hazine haritasıydı. Betül ,Havva, Ayşe , Elif ve Ahsen çok heyecanlandı. Hemen Betül’ün babasına gittiler. Betül’ün babası böyle şeylerden anlardı. Ama bunu Betül’ün babası da bilmiyordu.
Tek bildiği şey haritanın üstünde Osmanlıca yazı ve harita olmasıydı. Babası Osmanlıca yazıyı okumaya çalıştı ama okuyamadı. Betül, Havva, Ayşe, Elif ve Ahsen her gün okuldan sonra toplanıp haritayı araştırıyorlardı.
Her gün yeni şeyler öğreniyor ve eğleniyorlardı. Çabalarına değdi. Haritanın üstünde şöyle yazıyordu:
“ Çalış ve hazinenin sırrını öğren. ” diyordu. Betül, Havva, Ayşe, Elif ve Ahsen babalarından izin alıp toplandılar. Gemi bileti alıp gemiye bindiler. Haritanın üzerindeki adaya gittiler. Hazinenin olduğunu gösteren bölgeyi buldular.
Buldukları bölgeyi kazdılar ve içinde bir sandık vardı. Sandığın içinde bir kâğıt ve bir dolu hazine vardı. Kâğıtta hazinenin sırrı yazıyordu. Hazinenin sırrı şöyleydi:
Altın ve paradan daha önemlisi sağlık ve sıhhattir.
Zamanın değerini bilmektir.
Anneye babaya ve büyüklerine karşı saygılı olmaktır.
Güzel ahlaklı olmak ve asla kötülük yapmamaktır.
Hiçbir zaman yalan konuşmamaktır.
Altın hiçbir şeyden önemli değildir.
Bütün arkadaşları artık hazinenin sırrını öğrenmişlerdi. Ve sonunda mutlu bir şekilde evlerinin yolunu tuttular. Eve geldikleri zaman hepsi de babalarına, annelerine sarıldılar. Mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayıp gittiler.
YAZAN: Havva Betül MİROĞLU
YAŞ: 8