Gülün Dikeni
“Haydi çocuklar, okuma saati başlıyor!” diye seslendi babası salondan.
Ailecek her akşam yarım saat kitap okurlardı.
Bir arada kitap okumak ayrı bir zevkti ama, bugün canı okumak istemiyordu İsmail’in.
Elinde kitabı, düşünceye dalmıştı.
Keyifsizliği babasının dikkatini çekmişti. “Dinlemek istersen okuduğum hikâyeyi seninle paylaşmak isterim.
Çok beğendim çünkü.” dedi. “Oluur.” dedi İsmail isteksizce.
İçinde türlü türlü ağaçların, rengârenk çiçeklerin, her çeşit sebzenin yetiştirildiği büyük bir bahçe varmış.
Bu bahçedeki gül ile bülbülün dostluğu ise dillere destanmış.
Birbirini çok seven bu iki dost birbirlerini görmeden yapamazlarmış.
Bülbül her sabah gülün dalına konar, ona en güzel şarkılarını söylermiş.
Gül, bülbülün şarkılarıyla coşar açtıkça açarmış.
Bahçenin diğer sakinleri de bu dostluktan nasiplenir, bülbülün sesine gülün kokusuna duyamazlarmış.
Yine bir sabah bülbül gülün dalma konmaya çalışırken ayağına gülün dikeni batıvermiş.
Acıyla haykırmış: “Bir gün benden bıkacağını biliyordum ama, doğrusu canımı bu kadar yakacağını düşünmemiştim.”
Neye uğradığını şaşıran sonra suçlanmaktan bıkıp, “Sen de dikkat etseydin…” diye, o da bülbülü terslemiş.
Böylece iki dostun arası açılmış, artık bülbül gül, dalına uğramaz olmuş.
Üzgün gül çiçek açacak gücü kendinde bulamamış, sararıp solmuş.
Öfkeli bülbülün cam da şarkı söylemek istemiyormuş.
Bahçe sakinleri her sabah aralarında bu olayı konuşuyorlarmış.
Kimisi güle hak veriyor, kimisi bülbülün tarafını tutuyormuş.
Kimisi bu hadiseyi komik buluyor, kimisi hüngür hüngür ağlıyormuş.
Günler böyle geçip gitmiş.
Bahçenin eski rengi kaybolmuş, ahengi bozulmuş.
Eskiden güne neşeyle başlarken şimdi herkes mutsuzmuş.
Bir sabah bülbül yaşlı çınar ağacının dalına konmuş.
Çınar hışımla dallarını silkmiş.
“Bir diken için yılların dostluğunu bitiren birini dalımda istemem.” demiş.
“Ama, bu onun suçuydu.
Dikenleri olduğunu bana söylemeliydi.” diye kendini savunmuş bülbül.
“Unutmuş ya da canının yanacağını düşünememiş olamaz mı?
Suçlayıp küsmek yerine konuşup çözüm bulman gerekmez miydi?
Herkes hata yapabilir.
Önemli olan özür dileyebilmek ve de affedebilmektir.” diye uğuldamış çınar.
Bülbül düşünmüş, düşündükçe ne büyük bir hata yaptığını anlamış.
Doğruca dostuna varmış.
En içten sesiyle ona bir özür şarkısı söylemiş.
Dostuna kavuşmanın sevinciyle kendinden geçen gül her şeyi çoktan unutmuş.
Bahçe sakinleri de eski güzel günlere kavuşmanın şükrüyle salınıyorlarmış.
İsmail hikâyeyi pürdikkat dinlemişti.
Sevinçle yerinden fırladı. “Anne, yarın portakallı kek yapar mısın?
Ben de Efe’yle Umut’u bize davet ederim.
Sonra onları barıştırırız.
Top yüzünden kavga ettiler de…
Okulun tadı kaçtı, oyun bile kuramıyoruz.” “Yaparım canım, sevabına beni de ortak ettiğin için kurabiye de yaparım.”
Kaynak: Diyanet