Eski Göz Ağrısı

Zenginlerden biri Hoca’yı iftara çağırmış, ikindi üstü gel de demiş, camileri gezeriz.

Hoca gitmiş, cami cami dolaşmışlar.

Zavallı, iyice acıkmış.

İftar zamanı eve gitmişler, öbür davetlilerle beraber yemeğe oturmuşlar.

Vakit gelmiş, ortaya güzel bir düğün çorbası getirmişler.

Ev sahibi, bir kaşık alıp uşağa yahu demiş, kaç kere söyledim, şu aşçıya bir meram anlatın, ununu tokaç tokaç bırakmasın.

Bu ne rezalet, kaldır şunu.

Çorba kalkmış, ortaya nar gibi kızarmış hindi dolması gelmiş.

Ev sahibi, ondan da bir yudum almış, alır almaz da köpürmüş.

Bana kastınız mı var demiş, kaç kere söyledim, bahar bana dokunuyor.

Kaldır şunu, kaldır kaldır.

Hindi dolması da kalkmış.

Ortaya baklava gelmiş.

Efendi, sersem misin be adam diye uşağa çıkışmış, aç karnına demiş, baklava yenir mi?

Uşak, baklava tepsisini de kaldırınca

Hoca, hemen bir kaşık almış, sofradan kalkıp odanın köşesindeki tepside duran fıstıklı, üzümlü, etli, kestaneli pilâv lengerinin

başına oturmuş, kaşık-kaşık atıştırmaya başlamış.

Ev sahibi.

Hocam, ne yapıyorsun deyince aman beyim demiş, bana biraz mühlet verin.

Siz, öbür yemeklerin suçlarına göre cezalarını tertip edinci yedek ben, bizim şu eski göz ağrısıyla birazcık görüşeyim, halini hatırını sorayım.

Herkes, kahkahadan kırılmış.

Tekrar sofraya oturup yemeğe başlamışlar.

You may also like

Kara Kaplı Kitap

Kara Kaplı Kitap Hoca, bir aralık kadılıkta bulunmuştu. Bu sıralarda bir gün, yanına birisi gelip ...

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir