Eğitimde Hikâye
Hikâye;
Türk Dil Kurumu sözlüğünde,
1.Bir olayın sözlü ya da yazılı olarak anlatılması,
2. Gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan düz yazı,
Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisinde ise(:225); “mensur, genellikle muhayyile mahsulü veya gerçek bir olaya dayanmasına rağmen süslenmiş, soyutlanmış ve dolayısıyla yazarın yeniden yorumladığı bir eser” olarak tanımlanmıştır.
Özön (1954: 121), romanın Türk edebiyatına girişine kadar (tanzimattan 20 yıl sonrası), uzun ya da kısa insan başından geçebilecek, yazarların tasarladıkları (manzum ya da nesir) olayların tümüne hikâye dendiğini belirtir.
Akalın (1984: 136) hikâyeyi, “insanların başından geçmiş ya da geçebilecek soydan olayları anlatan kısa yazı” olarak tanımlarken, romanla arasındaki farkı, olayların tek yönüyle ilgilenme ve hayatın ince detaylarına girmeme olarak belirtir.
Kavcar ( 2002: 86) hikâyenin ne olduğunu anlamak için yapısını oluşturan kişi, olay ve durum, yer öğelerinin iyi tanınması ve belirlenebilmesi gerekliliğini belirtir. Bu üç öğe anlaşılırsa hikâye de anlaşılacaktır.
Çıkla (2001: 256); “Hikâye ve romanlar, insan kalbinin en seçkin duygularını, insanlığın en önemli hallerini anlatırlar” der. Hikâyenin ayrıntılara boğulmamış, kısa anlatımıyla romandan ayrıldığını belirten Çıkla, hikâyede gerçek ya da kurmaca bilgiler olabileceği fikri ile Çağın (2007: 6)’la aynı doğrultudadır.
Bu yüzden birçok bilim adamı Çıkla(2001: 258)’nın belirttiğine göre; masal, efsane gibi anlatı türleriyle hikâyeyi aynı kategoride değerlendirirler.
Rıza (1999:113); hikâye ve romanların okuma alışkanlığı kazandırılması için oldukça uygun eserler olduğunu belirtir. Devamla; hikâyedeki kahramanlar ve olaylar, çocuğun ilgisini çeker. Çok okumak, kelime hazinesini geliştirir, düşüncelerini düzgün şekilde ifade etmelerine olanak sağlar.
Yine aynı eserinde (:186), hikâyeleri çocukların yaşamında önemli etkiler bırakan önemli bir eğitim aracı olarak tanımlamaktadır. Çocukluk dönemi, Karakter oluşturulan dönem olup, hikâye kahramanları çocuklara model olmaktadır. Bu husus dikkate alınarak, çocuklara gelişigüzel hikâyeler verilmemeli, onları ahlaki yönden geliştirici, akademik benliklerine katkıda bulunucu hikâyelerle karşılaştırma konusunda öğretmenler ve veliler gereken özeni göstermelidirler.
Kaplan ( 1979: 9)’a göre hikâyeci insanı ve hayatı ilim adamlarından daha iyi anlar. Hikâyenin zengin içerikli ve güzel olmasını yazarın hayatı derin anlamasına bağlayan Kaplan’ın düşüncesine, ters mantıkla bakılacak olursa, muhtevası zengin ve güzel hikâyeler okuyan kişinin, hayatı ve olayları okumayanlara göre daha iyi kavrayabileceği söylenebilir. Yine Kaplan( 1979: 10)’a göre, hikâyecinin dar hacme dünyayı sıkıştırma, her hikâyesinde insanın ve hayatın ayrı bir yönünü ele alma gayreti, okuyucuya, anlaşılması son derece güç olan insanı daha rahat anlama fırsatları hazırlar.
Ancak okuyucu sanat eserini okurken “aktif, inceleyici, saygılı (Kaplan, 1979: 10) bir tavır takınırsa bu fırsattan istifade edebilir.
Çağın (2007: 6) hikâyenin; kısa ve çarpıcı bir olay üzerinde durması bakımından yoğun, canlı anlatımı dolaysıyla güçlü bir etkisi olduğunu ifade eder. Sözü edilen yoğun ve güçlü etkisi nedeniyle hikâyeler okuyucuya;
• Yorum yapma (Bruner, 1990),
• Anlamı açıklama,(Gudmundsdottir, 1995),
• Organize etme, hatırlama (Bruner, 1990),
• Problem çözmede (Jonassen ve Hernandez-Serrano, 2002) fırsatlar sunma,
• Yaşanmış tecrübeler üzerine farklı açılardan yorum getirme (McEwan ve Egan 1995) ve bu yaşantılardan ders alma, olanağı sağlar((Kaya 2006: 65).
Chen, Fertig ve Wood(2003) hikâyeyi; tecrübeye dayalı bilgiyi zihne depolama ve tanımlamada en doğal ve güçlü unsur olarak görmektedirler. Kısaca hikâyeler önemli bir düşünme, açıklama, anlama ve öğrenme araçlarıdır. Hatırlamayı kolaylaştırır, karşılaşılan problemlere çözüm üretmede farklı bakış açıları geliştirir ve kişiye tecrübe kazandırır.