Değerler Eğitimi

Değerler eğitimi, karakterli, ahlaklı ve kişilik sahibi bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Değerlerin çocuğa aktarılması süreci olan değerler eğitiminde, başta aile olmak üzere okul, çevre, medya ve sosyal medya gibi unsurlar etkin rol oynamaktadır.  Bir toplumun değerlerini çocuklara aktarmada okullara büyük pay düşmektedir.

Değer, “Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet (TDK)” olarak tanımlanmaktadır.

Değerler, bireyin davranışlarına farklı boyutlarda rehberlik eden kıstaslardır.

“İlk kez Znaniecki tarafından sosyal bilimler literatürüne kazandırılan değer kavramı Latince ‘değerli olmak’ veya ‘güçlü olmak’ anlamına gelen ‘valere’ kökünden türemiştir. (Bilgin, 1995, s. 83)” Şen (2007, s. 5)’in belirttiği üzere “Değerler, toplumun sahip olduğu kültür içinde kalıplaşmış standartlardır.

Toplumun bireyleri de bu standartlara göre hareket eder. Ancak bu standart değerlere uyma zorunluluğu kesin sınırlarla çizilmemiştir.”

Değerlerin tasnifinde araştırmacılar farklı görüşler ileri sürmüşlerdir: Rokeach, değerleri temel değerler ve yardımcı-araç değerler olmak üzere ikiye ayırmıştır.

Scwartz, kişinin biyolojik bir organizma olarak ihtiyaçlarına, sosyal etkileşim içindeki zaruriyetlerine ve grubun hayatta kalması ve düzgün işleyebilmesi için gereksinimlerine göre bir tasnif yapmıştır (Gülden, 2014, s. 42).

Her toplumun kendi değerleri vardır ve bu değerler, fertlerin içinde yaşadığı topluma sağlıklı bir şekilde uyum sağlamasında önemli rol oynamaktadır.

Karakterli, ahlaklı ve kişilik sahibi bireyler yetiştirmeyi amaçlayan değerler eğitiminde okul önemli bir yere sahiptir.

Güven (2014, s. 508)’in belirttiği gibi “Toplumların sahip olduğu değerleri aktarma ve yaşatmada en temel görev eğitim kurumlarına düşmektedir. Bu nedenle ülkemizde son yıllarda değerler eğitimine özel olarak önem verilmeye başlanmıştır.

” Ayrıca iyi ve erdemli insan olmak, sağlam karakterli bireyler yetiştirmek her ailenin, okulun ve toplumun en önemli hedeflerinden biridir. Çünkü sağlam karakterlik sadece bireyleri değil, toplumun da huzurlu ve mutlu olmasını sağlar. Bu hedefi gerçekleştirmek toplumsal kültür değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılmasına bağlıdır (Karatay, 2011, s. 1441).

Değer eğitimi, insana özgü olanakları, insanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran olanakları başka bir deyişle insana özgü bütün etkinlikleri insansal etkinlikler olarak amaçlarına uygun tarzda gerçekleştirebilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktır.

Değer kavramı, bir sosyal grup veya toplum tarafından kabul gören, bireyin kişisel ve sosyal tercihlerini belirleyen, tutum ve davranışlarını etkileyen inançlardır (Rokeach, 1973; Turan & Aktan, 2008).

DeğerlerDeğerlerle İlişkili Bazı Tutum ve Davranışlar
adaletadil olma, eşit davranma, paylaşma…
dostlukdiğerkâmlık, güven duyma, anlayışlı olma, dayanışma, sadık olma, vefalı olma, yardımlaşma…
dürüstlükaçık ve anlaşılır olma, doğru sözlü olma, güvenilir olma, sözünde durma…
öz denetimdavranışlarını kontrol etme, davranışlarının sorumluluğunu üstlenme, öz güven sahibi olma, gerektiğinde özür dileme…
sabırazimli olma, tahammül etme, beklemeyi bilme…
saygıalçakgönüllü olma, başkalarına kendine davranılmasını istediği şekilde davranma, diğer insanların kişiliklerine değer verme, muhatabının konumunu, özelliklerini ve durumunu gözetme…
sevgiaile birliğine önem verme, fedakârlık yapma, güven duyma, merhametli olma, vefalı olma…
sorumlulukkendine, çevresine, vatanına, ailesine karşı sorumlu olma; sözünde durma, tutarlı ve güvenilir olma, davranışlarının sonuçlarını üstlenme…
vatanseverlikçalışkan olma, dayanışma, kurallara ve kanunlara uyma, sadık olma, tarihsel ve doğal mirasa duyarlı olma, toplumu önemseme…
yardımseverlikcömert olma, iş birliği yapma, merhametli olma, misafirperver olma, paylaşma…

değerler eğitimi 2

Değerlerin insan davranışlarını etkileme, toplumsal ilişkileri düzenleme ve toplum kalkınmasını sağlama gibi birçok işlevi vardır (Fichter, 1990). Bu özelliği nedeniyle değerler eğitimciler tarafından önemsenmekte ve doğrudan eğitim programlarıyla ya da gizli programlarla öğretilmeye çalışılmaktadır (Akbaş, 2009).

Değerlerin eğitim yoluyla kazanılması, çocukta yanlış gelişmiş bir değeri başka bir değerle değiştirmenin yeni bir değer kazandırmaktan daha zor olduğu düşüncesi dikkate alındığında (Baloğlu & Balgalmış, 2005) daha da önemli hale gelmektedir.

Temel insanî değerleri benimsemiş bireyler yetiştirmek aile, toplum ve okulun başlıca görevleri arasındadır. Okulların temel iki amacı, akademik açıdan başarılı ve temel değerleri benimsemiş bireylerin yetiştirilmesidir.

Aristoles’in deyişiyle, kişilere “insanın işini” yapabilecek duruma gelmeleri için yardımcı olmak: insana özgü diğer bütün etkinlikleri amaçlarına uygun gerçekleştirebilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktır; başka bir ifadeyle kişilere doğru bilmenin, doğru düşünmenin, doğru değerlendirmenin, doğru eylem içinde olduğunu görebilmesine yardımcı olmaktır (Kuçuradi, 1995).

Bu bağlamda baktığımızda da değerlerin genel özelliklerini aşağıdaki gibi sistematiğe etmemiz mümkündür (Gökçe, 1994).

  1. Sosyo-kültürel bir değer temelde seçici oryantasyonun standardıdır. Bu süreçte değer, bilinçli ve amaçlı davranışın genel kriterdir. Bir başka deyişle değer, eylemlerde bulunan bir kişinin kabul edilebilir arzu ve istekleri için bir referans noktası olarak görevini yerine getirir.
  2. Değerler bir kültür içinde şekillenir ve aynı zamanda kültür üzerinde yönlendirici olarak etki etmektedir. Bunu başka bir şekilde ifade edecek olursak; bir kültürün gelişme süreci içinde değerler bir şekil almaktadır.
  3. Değerler insanlarla özdeşleşmiştir. Sosyalleşme sürecinde değerler kişiler tarafından öğrenilmekte ve üstlenmektedir. Değerler Eğitimi Kısacası, kişinin şahsiyet yapısına entegre olmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak değerler kişinin şahsiyetinin bir parçası olarak görülmektedir.
  4. Değerler bireyin hem zihinsel hem de duygusal yönünü yansıtan ifadelerdir. Özellikleri yukarıda verilen sosyal değerler belli sosyal sonuçlara yol açarlar. Bu sosyal sonuçlar literatürde değerlerin işlevleri olarak adlandırılmaktadır.

Bu işlevler aşağıdaki şekilde ifade edilmektedir:

  1. Değerler bireylerin sosyal statülerinin belirlenmesinde birer araç olarak kullanılırken rollerini seçiminde ve gerçekleşmesinde rehberlik ederler.
  2. Değerler kişilerin dikkatini yararlı ve önemli olarak görülen maddi kültür nesneleri üzerinde yoğunlaştırır.
  3. Her toplumdaki ideal düşünme ve davranma yolları, değerler tarafından gösterilir. Böylece kişiler hareket ve düşüncelerini en iyi hangi yolda gösterebileceklerini kavrayabilirler.
  4. Değerler sosyal kontrol ve baskının araçlarıdır. Ayrıca değeler onaylanmayan davranışları engeller ve sosyal ihlallerden kaynaklanan utanma ve suçluluk duygularının kolaylıkla anlaşılabilmesini sağlarlar.
  5. Değerler dayanışma aracı olarak da işlevde bulunurlar. Toplum tarafından kabul görmüş ortak değerlerde sosyal dayanışmayı yaratan ve sürekli kılan önemli faktörlerdendir (Fichter, 1990).

Değerlerin ortaya çıkmasının yanında yerleşmesinde de sosyal onay önemli bir yer teşkil etmektedir. Onaylanan davranış ilerleyen zamanlarda değerlere dönüşerek bireylerde yerleşme süreci gerçekleştirirler.

Bu süreçte model alınan ve onaylan davranışlar pekiştirilme sonucunda yerleşir ve sürdürmeye devam edilir. Pekiştirilen davranışlar yerleşmeye ve sürdürülmeye daha yatkın hale gelir. Sos- Giriş 9 yal öğrenme teorisinin varsayımlarından hareketle değer yargılarının kişinin yetiştiği çevreden beslenerek şekillendiğini söylememiz mümkün olacaktır (Özbay, 2004, Arı, 2005 ve Ünal, 1981).

Yerleşen ve sürdürülen değerler sosyal rollerle öğrenilerek gelecekteki nesillere aktarma süreci başlamış olur. Bu da nesiller arasında değer kavramının yerleşmesi ve pekiştirilmesi anlamana gelmektedir.

Değerlerin öğrenilmesinde bilgi ve düşünce boyutunun da önemli olduğunu söylememiz mümkündür. Bireyler tercihlerini ve yargılarını yeni öğrendikleriyle şekillendirmekte ve yeniden yapılandırma sürecine girmektedirler. Değerlerde genetiksel olarak bireyler arasında geçiş yapılmadığı gibi sosyal rollerle öğrenme sürecine kuşaktan kuşağa aktarılarak öğrenmeleri gerçekleşmiş olur (Sarı, 2005).

Fakat yerleşen ve sürdürülen değerlerin gerek yetişkinler gerekse akran grupları tarafından desteklenmesi ve onaylanması gerekir ki bu değer algısı tam anlamıyla kabul görsün ve sürdürülebilsin.

Değerler var olan toplumsal destek sürecini kaybettikleri veya toplumsal destek zayıflamaya başladığı zaman yok olmaya veya etkisiz kalmaya başlarlar ki bu süreçte değerler sisteminin çöküşü anlamına gelir. Değişen koşulların beraberinde getirdiği yaşam biçimini de kendini uyarlamaktadır. Bu gibi durumlarda bazı değerler işlevini yitirirken, yerine yeni yaşam biçiminin yapısı göre farklı değerler oluşmaktadır (Sevinç, 2006).

Bu süreçte hiçbir zaman değerlerin durağanlığından söz edilmesi mümkün değildir. Eş zamanlı olan iki farklı toplumda kültürel ve sosyo-ekonomik farklılıklardan dolayı farklı değer yargılarının da varlığı bilinmektedir. Aynı zamanda toplumda hızlı değişme süreci, toplumun farklı katmanlarından yer alan mevcut değerlerinin farklılaşmasına da yol açabilmektedir (Özensel, 2003).

Eğitimde duyusal boyutun ihmal edilmesi, insanların sahip oldukları önemli potansiyellerini kullanmamalarını beraberinde getirecektir. Duygular, tercihler, sevinçler, duygulanımlar, inançlar, beklentiler, tutumlar, takdir duyguları, değerler, ahlak ve etik değerler v.b öğelerden oluşan duyuşsal boyut hem bireysel hem de toplumsal 10 Değerler Eğitimi yaşam için vazgeçilmez bir boyuttur.

Bireylerin yaşamında değerler önemli bir role sahip olduğu vurgulanmaktadır (Bacanlı, 1999; Bacanlı, 2002; Doğanay, 2006 ve Agge ve Caldwell, 1999).

Bloom’un tam öğrenme kuramı sürecinde yapmış olduğu araştırmalarda, bireylerin başarısında ve başarılarını etkileme sürecinde duyuşsal niteliklerin önemli bir yer tuttuğunu vurgulamaktadır (Bloom, 1998).

Değerler boyutunda sorunlar, toplumların, olayları dışarıdan nesnel (objektif) olarak anlama, yorumlama ve kendini tanımlama olanağından yoksun olmalarından kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle insanların olayları nesnel bir dille aktarma yerine katılımcı, kişisel bir dil özelliği taşıyan “değerlerle” aktarmaya yatkın olmaları, çatışmaya yol açmaktadır (Sevinç, 2006).

Değerlerin öğrenilmesinde yukarıda belirtilen nedenlerin dışında, Eyre ve Eyre bir neden daha öne sürmektedirler. Bu neden de bireyin mutluluğudur. Yaşamda mutluluk nihai amaçlardan birsidir. Eyre ve Eyre mutluluğun temel ve vazgeçilmez kaynaklarından biri sağlam bir değerler bütününe sahip olmaktan geldiğini vurgulamaktadır (Eyre ve Eyre’den Akt: Doğanay, 2006).

Değerler eğitiminde önemli bir süreçte, değerler eğitiminin verilme yaşıyla ilgili soruya yanıt vermektir. Bu soru her zaman eğitimcilerin zihinlerini meşgul etmiştir. Bazı dönemlerde değerler eğitiminin verilmesi için belli bir yaşa gelmesi gerektiğini ve zihinsel olarak da soyut düşünme becerilerini kazandıktan sonra verilmesini uygun olduğudur.

Oysaki değerler eğitimi süreci her zaman verilebilir. Kişilik gelişiminin beş yaşına kadar olan süreçte %80 oranında gelişimin tamamlandığını düşünürsek, küçük yaşlarda kişilik şekillenmesinin temelleri oluştuğundan, ilk yılların önemi daha büyüktür.

Okula gelmeden önceki dönemlerde çocukların sorumluluğu ailede olduğundan dolayı ailenin değerleri kazandırılmasındaki rolü doğal olarak artmaktadır. Aile değerler öğretiminin başladığı ilk yer olarak kabul edilir. Aileler çocukların değerler ve ahlaki eğitiminde okullarla iş birliği içinde olunması gerektiğini beklentisi içeresindedir (Doğanay, 2006 ve Howard, Berkowıtz ve Schaeffer, 2004).

Gelişimin erken dönemlerinde çocuklara kazandırılmaya çalışılan değerlerin gelişimi, bilişsel ve sosyal gelişiminden ayrı olarak düşünülemez (Balat, 2003).

Değerleri hayata geçirme sürecinde eylemin ne anlama geldiğini; meşru, doğru, yanlış vb. kavramlar belirler. Kavramların terazisiyle tartışılan eylemleri değerlendirme sonuçları yaptırımlarla (ödül, ceza, nötr kalma vb.) ifade edilerek, insanlar arası ilişkileri anlamlandırır ve mümkün hale getir.

Gelişen teknoloji bilgi oluşturma ve aktarma sürecinde eğitime büyük ivme kazandırmıştır. İnsanlar arasındaki insan ilişkisi zayıflamış; ikincil hale gelmiştir. Bu yetersizlik eğitim kurumlarındaki değerler eğitimi daha da önemli kılmıştır. Çünkü kişi adeta robotlaşmış, değer üretemez hale gelmiştir. Bu süreçte değerlerin yitirilmesi, yaşamının anlamını da yitirme anlamına gelmektedir.

Bu bağlamda aşağıdaki oluşumlar saptanmıştır:

  1. Bilgi çağı, teknolojisini yarattı ama değerleri arttırmadı.
  2. Sanayi devriminin koşullarına göre oluşturulan bilgi aktarıcı okullar, bilgi çağının değer yaratıcı okuluna dönüşmedi.
  3. Bireyci ve rekabetçi toplumsal düzende, doğasal ve kamusal alan bir çıkış noktası olarak algılandı (Çağlar, 2005 ve Sevinç, 2006).

Diğer bir süreçte değerlerin nasıl kazandırılması gerektiği ile ilgili geçmiş yıllardan günümüze kadar geçen sürede birçok eğitim yaklaşımları kullanıldığı görülmektedir.

Bu yaklaşımlar; değerlerin dorudan öğretimi, değerleri belirginleştirme, değer analizi, bütüncül yaklaşım: Kolhberg’in adil topluluk okulları, örtük program, karakter eğitimi olarak ifade edebiliriz.

Okullar çağımızın getirmiş olduğu olumsuz durumlar karşısında öğrencilere iyi tercihler yapabilmek için alternatif davranışlar gösterebilmeli ve yeni alternatifler seçecek stratejiler ve amaçlar belirleyebilmelerine yardımcı olmalıdırlar.

Bir toplumun geleceğinin iyi yetişmiş ve karakter sahibi insanlara bağlı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir ve insanlar iyi ahlaki değerlere kendiliğinden sahip olamazlar. Bundan dolayı öğrenim çağındaki her bireyin uygun ahlaki kararlar ve davranışlar sergilemesine yardımcı olacak değer ve becerilerle donatılması kaçınılmaz olarak okulların temel hedefleri arasındadır.

Bu anlamda değerler eğitimi ve karakter eğitimi, öğrencilerin sorumluluklarını taşıyabilecekleri makul seçimler yapabilmelerine imkân sağlayan bilgi, beceri ve yeteneklerinin geliştirilmesi demektir (Ryan ve Bohlin, 1999).

Bugün değer eğitimi, gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde tartışılmaktadır. Değerler konusunda farklı düşünceler olsa da hemen hepsi de değerlerin yetişmekte olan nesillere aktarılması ve kazandırılması düşüncesindedir. Günümüzde her şey hızla ve sürekli değişim içindeyken, bu durumdan Türk toplumunun değerleri de payını almakta ve hatta bunun çok ciddi boyutta olduğu görülmektedir.

Bu değişim, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde etkili olmakta, bunun sonucu olarak da ailelerin işi gittikçe zorlaşmaktadır. Bir toplum değerlerinden uzaklaşmışsa, değerleri ile olan bağı kopmuşsa o toplumun ayakta durması zorlaşacaktır. Günümüz toplumunda da şiddet, sorumsuzluk, saygısızlık, hırsızlık, dolandırıcılık, sigara ve alkol kullanımı, madde bağımlılığı, kurallara uymama, bencillik, argo kelimelerin kullanılması vb. gibi birtakım değerlerden yoksun olumsuz davranışların giderek yaygınlaşmasına engel olmak amacıyla; gençlere sevgi, saygı, sorumluluk, hoşgörü, duyarlılık, çalışkanlık gibi değerlerin kazandırılmasında değer öğretimi bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Bu açıdan bakıldığında değerler eğitimi kavramı daha fazla önem kazanmakta ve bu kavram olumlu değerlerin uygun yöntem, teknik ve stratejiler kullanılarak öğretilmesini içermektedir (Aladağ, 2009). Bugün eğitimcilerce iyi bilinen değer eğitimi akımları değer gerçekleştirme, karakter eğitimi, vatandaşlık eğitimi ve ahlak eğitimidir

Değerler Eğitiminde Öğretim Teknikleri

Değer açıklamak Değer açıklama yaklaşımı Raths, Hormin ve Simon tarafından geliştirilmiştir. Bu yaklaşımda bireyin kendi duygu, inanç, öncelik ve değerlerinin farkında olmasını, güçlü ve zayıf yönlerinin bilinmesini ve yaşam onuruna sahip olmasını kapsar.

Bu yaklaşım bireyin yaşam değerlerini fark etmesine, karar almasına, kararını uygulamasına ve başarmasına yardım eder (Yazıcı, 2006; Balcı, 2009).

Bu yaklaşımda yaşam ve değerlerin değiştiği, bu değişim sürecinde bireyin değerlerin farkına varması önemlidir. Değeri ve değerleri açıklamak ahlak eğitiminde geçen yarım yüzyıla damgasını vurmuştur (Leeds, 2010).

Bu yaklaşımın temelinde veliler ve öğretmenler tarafından yapılan telkine dayalı değer öğretiminin etkisini yitirdiği ve bireyin kendi değerlerini açık bir şekilde anlayamayacağına ilişkin iddialar vardır (Yazıcı, 2006; Balcı, 2009).

Genç yetişkinler tarafından yönlendirilen gençler, kendi değerlerinin farkına varma ve iyiyi seçme sürecini öğrenememektedirler. Bu yüzden yaşamlarında önemli kararlar öncesinde akran gruplarının baskısıyla ve propagandanın etkisi altında kalmaktadırlar.

Bu yaklaşımda öğrencilerin, kendi değerlerinin farkına varması için yardımda bulunulmaktadır. Öğrenciler özgürce seçim yapmakta, durum içinde alternatifi bulmakta, ödüllendirilmekte, değerleri açıklamakta, uyum ve tekrar davranışları göstermektedirler

Brady’e göre (2010) bu yaklaşımı önemli kılan sebepler vardır.

Bu sebepler: Yaklaşımın bazı stratejiler karmaşayı barındırırken bu yaklaşımın uygulamada kolay olması, öğrenciler açıklamaları ve kendi değerlerinin oluşturmaları öğrenen merkezli eğitim anlayışını yansıtması, katı bir değer seçimi olmamasından öğrencilerin değerler konusunda zorlanmamasıdır.

Ahlaki muhakeme (Ahlaki ikilem tartışması)

Ahlaki muhakeme-ikilem tartışası Kohlberg tarafından geliştirilen ahlaki gelişim kuramında öne sürdüğü ilkeler dikkate alınarak geliştirilmiştir (Ekşi ve Katılmış, 2011).

Bu yaklaşımda, amaç öğrencilere verilen ahlaki ikilem içeren hikâyelerle onların ahlaki yargılarını ortaya çıkarmaktır.

Kohlberg ahlaki gelişmeyi “Geleneksel Öncesi”, “Geleneksel” ve “Gelenek Ötesi” olmak üzere üç gruba böler (Yazıcı, 2006).

Bu evrelerde bireyin yaş aralıkları değer gelişiminde ve seçiminde önemlidir. Bu yaklaşımda öğrenciye verilen kısa hikâyeler önemli yer tutmaktadır. Ahlaki Muhakeme yaklaşımında öğrencilerin ahlak konulu hikâyelerdeki ikilemleri inceleyerek, en üst ahlaki basamağa çıkarılması hedeflenmektedir (Yiğittir ve Kaymakçı, 2012).

You may also like

Rüya Tabirleri

Rüya Tabiri

Rüya Tabiri ve Rüya Tabirleri Rüya yorumlama anlamında kullanılan tabir kelimesi Arapçada köprü veya nehrin ...

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir