Çok İsimli Mina, Bir varmış, bir yokmuş, eller eller üstünde, çocuklar kahkaha içinde, büyükler güler yüzle, martılar dalgalar üstünde, güzel mi güzel bir yaz gününde masalımızın kahramanı Mina, isminin anlamını merak edermiş.

Mavi gökyüzüne derin derin bakarmış. Aslında akıllı mı akıllı, güzel mi güzel, cesur mu cesur, hatta size bir sır vereyim mi, bence şanslı mı şanslı bir kız çocuğuymuş Mina. Mina yüksek bir dağın ötesindeki geniş bir ovada yaşıyormuş. Kocaman, masmavi bir gölün yanındaki upuzun ırmağın yukarısında yer alan küçük, güzel, sarı bir kulübede…

Kulübenin kırmızı pencere pervazındaki mor ve beyaz menekşeler o kadar  büyükmüş ki, çok uzaktan bile fark edilir, pencerenin mavi panjuruna takılı rüzgâr  çanlarının müziğiyle dans eder gibi görünürlermiş. Kulübenin az
ilerisindeki yeşil ormanda sincaplarla dolu çok sayıda güzel ağaç varmış. Önce daha küçük çalılarla başlayan ormanın içine girdikçe güzel bir çam kokusu başlar ve ardından karşınıza mavi çamlar, ladin, diş budak, akasya ve hatta Japon elmalarıyla dolu harika bir bahçe çıkarmış.

Mina, evini çok sevse de neredeyse evi kadar çok sevdiği başka bir yer daha
varmış. O da ormanın derinliklerinde upuzun bir kule gibi yükselen sekoya
ağacındaki baykuş kovuğuymuş. Ama bu baykuş ve kovuğu diğerlerine göre çok farklı ve çok özelmiş. Öncelikle bu, yaşlı bir sekoya ağacı olduğu için
çok büyük ve çok geniş gövdeliymiş. Öyle ki Mina’nın yaşadığı kulübe gibi yüzlerce kulübeyi sanki dallarındaki süslermiş ya da elmalarmış gibi rahatlıkla taşıyabilirmiş. Bir de bu koca ağacın gövdesini sarmak için tam yüz filin hortumu ve kuyruğunun bir çember yapması gerekirmiş. E tabii, ağaç bu kadar büyük olunca, kovuk da kahramanımız Mina’nın odasından bile büyükmüş.

Mina da bu nedenle çok sevdiği arkadaşı Baykuş Bilge Bayankuş’u sık sık ziyarete gider ve onun kovuğunda rahatça oturabilir, hatta ziyarete gelen diğer arkadaşlarıyla birlikte seksek ya da saklambaç bile oynayabilirmiş.

Oynayabilirmiş oynamasına da yine de bu özel yerde en sevdiği şey, Baykuş Bilge Bayankuş’un raflar dolusu kitaplarını incelemek, onlarla oyalanmakmış. İşte bu yüzden diğer arkadaşları yanında olmadığında bile canı hiç sıkılmaz, kitapların resimlerine bakar, okuduğu hikâyelerde geçen olayları zihninde canlandırırmış.

Neden mi bu defa derin derin mavi gökyüzüne bakarak isminin anlamını düşünürken yakaladık küçük Mina’cığı? Çünkü Bilge Bayankuş’u son ziyaretinde ondan dinlediği mitoloji kitabından o kadar ilginç şeyler duymuş ve öyle ilginç şeyler öğrenmişti ki şaşırıp kalmıştı öğrendiklerine. Bir yandan çok hoşuna gitmiş, onu çok mutlu etmiş duydukları, diğer yandan da biraz
aklını karıştırmış. Bir isim, bir kelime nasıl bu kadar çok anlama
gelebilirdi. Ve … ve eğer bir ismin bu kadar çok anlamı varsa, bunlardan hangisi isminin tam anlamı olabilirdi?…

İşte Mina, kulübesinin altındaki gölün kenarında bulunan Hayal Kayası olarak adlandırdığı büyük beyaz bir taşın üzerinde sırt üstü yatarak gökyüzünü izlerken tam da bunları düşünüyormuş. Derken birden yanındaki sazların sallanarak hışırdadığını duymuş. Dönüp baktığında ise en iyi arkadaşı Sincap Mincap’ın Hayal Kayası’na çıkmak için zıplamaya hazırlandığını görmüş: “Merhaba Mina, ne düşünüyorsun böyle bakalım?” diye sormuş.

“İsmimin anlamını” demiş Mina. İsmimin hangi anlamını daha
çok sevdiğime karar veremedim henüz.”

“Bu sabah erken kalkıp uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra Baykuş Bilge Bayankuş’u ziyarete gitmiştim. Üzerinde çok ilginç resimler olan bir kitap okudu bana. Meğer Mina ismi Minerva’nın kısaltmasıymış, biliyor muydun? Aslında ismim pek çok farklı dilde pek çok farklı anlama geliyormuş. Hatta birçok başka ismin de kısaltmasıymış meğer. Mesela Wilhelmina, Guillermina
ve Jasmina. Üstelik bunlar daha başlangıç, pek çok ismin daha kısaltmasıymış, Mina! Ayrıca bu uzun isimlerin de ayrı anlamları varmış: Örneğin ‘denizden gelen’, ‘dürüst’, ‘zırh’ ve ‘savaşçı’ gibi. Bir de Japonlar farklı şekilde yazarak Minako olarak kullanırlarmış, güzel kız çocuğu anlamında. Bunu biraz beğendim aslında” demiş. “Ne güzel!” demiş Sincap Mincap.

“Baykuş Bilge Bayankuş’un anlattığına göre dünyada yirminin üzerinde dilde anlamı olan bir kelimeymiş Mina, pek çok ülkede insanlar bu sesleri kullanıyormuş. Birisinde anlamı gökyüzüymüş, özellikle bunu çok beğendim. Bir diğerinde ise liman, gümüş ya da barış, bir diğerinde iskele, hatta papatya. Şimdi hatırlayamadığım daha pek çok anlamı varmış. Sevgi anlamına da geliyormuş, billur anlamına da. Bu kelimeyi yeni öğrendim. Billur kelimesi de cam, duru ya da temiz ve akıcı anlamına geliyormuş. Ben sordukça Baykuş Bilge Bayankuş anlattı da anlattı” diye devam etmiş Mina.

“Aaa, çok ilginç. Ne kadar çok anlamı varmış senin isminin” demiş Sincap Mincap. “Şimdi ben de çok merak ettim kendi ismimin anlamını. Acaba Mincap ne demek?” “Ben de bilmiyorum Mincap’ın anlamını, ama senin çok güzel bir ismin var: Sincap Mincap! Hem söylemesi de çok keyifli” demiş Mina, “Üstelik anlamını bilmiyorsan kendin bir anlam bulabilirsin.”

“Haklısın” demiş Sincap Mincap gülerek, “Ben de hep çok sevmişimdir ismimi!” “Aslında belki de söylediğin gibi herhangi bir ismin anlamının çok da önemi yok. Önemli olan ne olmak istediğimiz, kendimiz hakkında ne düşündüğümüz ve ne hissettiğimiz.”

Bu sözlerin ardından hızla ayağa kalkan Mina bir yandan oyuncu bir
tavırla kahkahalar içerisinde gülerken diğer yandan da Sincap Mincap’a dokunup koşmaya başlamış. Şaşkınlıkla o da ayağa kalkan Sincap Mincap,
arkadaşı uzaklaşırken şunları duymuş: “Tabii daha da önemlisi birlikte mavi gökyüzü ve Bu sözlerin ardından hızla ayağa kalkan Mina bir yandan oyuncu bir tavırla kahkahalar içerisinde gülerken diğer yandan da Sincap Mincap’a dokunup koşmaya başlamış. Şaşkınlıkla o da ayağa kalkan Sincap Mincap,
arkadaşı uzaklaşırken şunları duymuş: “Tabii daha da önemlisi birlikte mavi gökyüzü ve güneşin altında zamanımızı güzel geçirmek. Madem en sevdiğim
arkadaşım yanımda, neden elim sende oynamıyoruz ki. Şu anda seninle oyun oynamaktan ve biraz koşmaktan daha keyifli bir şey düşünemiyorum.”

Sincap Mincap da kahkahalar atarak arkadaşını takip ederken biraz uzaktaki huş ağacından hafif kanat sesleri duyulmuş. Ağacın gölgeleri arasından süzülerek çıkan Baykuş Bilge Bayankuş bir dala konmuş ve gülümseyerek koşup oynayan arkadaşlarını bir süre izlemiş. Daha sonra gözleri gururla parlarken kendinden memnun bir şekilde yeniden havalanarak sekoya
ağacındaki yuvasına doğru uçmaya başlamış. Daha şimdiden bir sonraki ziyaretinde küçük öğrencilerine neler anlatacağını düşünüyormuş.

Ağaçtaki Uçakta Bir Çay Partisi

Eray Akdağ

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir