Ahmet ve arkadaşları okuldan sonra sokakta top oynuyorlardı. Bu yıl ortaokuldan mezun olacaklardı ve önlerinde lise giriş sınavı vardı. Onlar bir yandan oynayıp bir yandan da çıkabilecek sorular hakkında konuşurlarken yanlarına Hasan geldi. Ahmetlerin kapı komşusu ve ilkokul üçüncü sınıf öğrencisiydi.

“Ben de sizinle oynayabilir miyim Ahmet Abi?”

“Sen kendi arkadaşlarınla oyna Hasan.”

Hasan üzüntüyle bakkalın önündeki küçük tabureye oturup oynayanları seyretmeye başladı. Dükkândan çıkan müşterisini kapıya kadar geçiren Bakkal Asım, orada oturan Hasan’ın üzgün hâlini görüp sordu:

“Neyin var evlat? Neden düştü senin güzel yüzün böyle?”

“Hiç!” dedi Hasan.

Asım dükkândan bir sandalye getirip Hasan’ın yanına oturdu.

“Hiçbir şey olmadıysa koşup oynayacağın yerde neden burada oturuyorsun oğlum?”

“Oynatmıyorlar ki!”

“Abiler mi?”

‘Evet’ anlamında başını salladı Hasan.

“Gel benimle.” dedi Asım. Hasan’la birlikte dükkâna girdiler. Raftan aldığı bir çikolatayı Hasan’a göstererek:

“Sen bunları seviyordun, değil mi?” diye sordu.

“Evet.”

Bir kese kâğıdına çocuğun sevdiği çikolatalardan koyup ona uzattı ve:

“Al bunları. Eve gidip afiyetle ye.” dedi. Hasan’ın tereddüt ettiğini görünce: “Al oğlum. Benim sana hediyem onlar.” diye ısrar etti.

Hasan teşekkür ederek eve doğru giderken yüzü biraz olsun gülüyordu. Asım da top oynayan çocuklara doğru seslendi: “Ahmet, arkadaşlarını da alıp gelir misin biraz yavrum?”

Bakkalın yanına geldiklerinde Ahmet: “Buyur Asım Amca.” dedi.

“Hem azıcık soluklanın hem de biraz konuşalım çocuklar. Hasan biraz üzgündü. Fark ettiniz mi?”

“O da oynamak istedi ama bize göre çok küçük. Kendi arkadaşlarıyla oynamasını söyledim Asım Amca. Yüzüne top falan da gelmesin diye…” Ahmet cümlesini tamamlamadı.

Asım derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı:

“Size Peygamberimizin hayatından bir kıssa anlatacağım çocuklar. Umeyr isimli küçük bir çocuğun çok sevdiği ve bağlandığı bir kuşu varmış. Kuşunun adını Nugayr koymuş. Bir gün Umeyr’in kuşu ölmüş ve çocuk buna çok üzülmüş. Kuşun öldüğünü öğrenen sevgili Peygamberimiz onun evine gitmiş. Çocuğun kederli hâli Peygamberimizin merhametli kalbini çok etkilediğinden onu neşelendirmek istemiş. Çocuğun saçlarını okşayarak yanağını öpmüş. Gülümseyerek:

– Ya Ebu Umeyr! Nugayr’a ne oldu, demiş.

Sevgili Peygamberimizin bu ilgisi ve sevgisi Umeyr’i çok rahatlatmış. Birden üzgün yüzüne bir tebessüm yayılmış.”

Ahmet ve arkadaşlarının yüzlerine düşünceli bir ifade yerleşti. Asım devam etti: “İşte böyle çocuklar. Kuşu ölen bir çocuğu teselli etmek için evine kadar giden, çocuklara bu kadar değer veren bir Peygamberimiz var bizim.”

“Bizse Hasan’ı üzdük.” dedi Ahmet, kısık sesle.

“O zaman şimdi Hasan’ı sevindirme vakti. Ne duruyorsunuz?”

Ahmet heyecanla: “Hemen gidip çağırıyorum Asım Amca.” dedi.

Hasan’la birlikte geri geldiklerinde eliyle işaret ederek sordu: “Kaleye geçmek ister misin Hasan?”

Çocuk sevinçle kaleye doğru koşarken Asım mutlulukla seyretti.

Dilek Ayrıbaş

Bizim Bahçe Dergisi – Temmuz 2019

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir