
Cennet Ya Burasıdır Ya da Buranın Altındadır

Cennet Ya Burasıdır Ya da Buranın Altındadır
“Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.” (Duhâ Suresi 11)
Beylerin şehrinde gün batmak üzereydi. O muhteşem kızıllığın esrarengiz büyüsü gölün dalgalanan sularına farklı bir ahenk katıyordu. Balıkçılar oltalarını sıra sıra dizmiş yanı başındaki arkadaşlarıyla muhabbetin en koyusunu tadıyorlardı. Çocukların koşuşturmaları gülme sesleriyle ahenk kazanıyor, gözlerindeki parıltı nasıl da mutlu olduklarını gösteriyordu.
Beyşehir’in gün batımının güzelliğini duyan fotoğrafçılar en güzel anı fotoğraflamak için deklanşöre basmak için bekliyorlardı.
İran’lı bir fotoğrafçı eşiyle beraber Beyşehir’e gün batımını izlemek için gelmişler, hayranlıkla manzarayı izliyorlardı.
Eşler el ele tutuşmuş çocuklarıyla beraber göl kenarında geziyorlardı.
Göl ile kale arasında duran ve Eşrefoğulları Beyliği’nin kurucusu Seyfeddin Süleyman Bey tarafından yaptırılmış olan Eşrefoğlu Camii, insanı tarihin eski zamanlarına götüren eşsiz bir yapıt olarak geçmişten günümüze atılmış bir imza gibi karşımızda duruyordu.
…
Babamla birlikte sahil kenarında yürüyüş yaptıktan sonra, göl kenarındaki çimenlik alanda dinlenmek ve bu muhteşem gün batımını izlemek bize büyük bir mutluluk katıyordu.
…
“Cennet ya burasıdır, ya da buranın altındadır”
Babamın ağzından dökülüveren bu cümleyi daha önce farklı ortamlarda da duymuştum. Neden böyle bir cümle söylenmişti ki?
Babama dönerek: “Babacığım bu sözünle ne demek istedin ?”
” Yavrucuğum; bu kadar güzel bir şehirde yaşadığımız için Rabbimize hamd etmemiz gerekir. Bizleri bu güzel nimetlerin içinde ve bu şehirde yaşattığı için.
Sana “Cennet ya burasıdır, ya da buranın altındadır” nerden geliyor anlatayım yavrum.
Komşu şehrimizde medfun bulunan ve şu anda Seydişehir’de bulunan Seyyid Harun Veli Camisine de ismini veren Seyyid Harun Veli, Camiyi yaptırdığı sırada Eşrefoğlu Mehmet Bey de ona malzeme yardımında bulunur. Bu yardımlaşma onların muhabbetine ve dostluğuna vesile olur. Eşrefoğlu Mehmet Bey Trogitis’e Seydişehir adını verirken Seyyid Harun Veli de Süleymanşehir’e Beyşehir adını vermiştir. Bundan sonra Beylerin şehri olarak anılacak olan bu güzel şehrimiz yıllar boyunca gölün şehre katmış olduğu bu güzellikle beraber ilgi odağı olmuştur.
Selçukluların hüküm sürdüğü zamanlarda, Sultan Alaeddin Keykubat kış başlangıcı zamanlarında Antalya bölgesine giderken; gölü, yeşillikleri, suları ve havası ile dikkatini çeken Beyşehir’e bir saray yapılması talimatını verir. Beyşehir de göle nazır olarak Kubadabad Sarayı inşa edilmiştir. Bu sarayın inşasından sonra Beylerin şehrine olan ilgi ve alaka daha da artmıştır.
Selçuklunun Yazlık Başkenti Beyşehir’dir artık. Sultan Alaaddin Keykubat Kubadabat Sarayında bulunduğu bir sırada balkondan Beyşehir’in eşsiz güzelliğini seyretmektedir. Güneş tüm ihtişamıyla yavaş yavaş dağların ardına doğru çekilmektedir.
Bu manzara karşısında hayranlığını gizleyemeyen sultanın ağzından tarihe geçecek bir cümle dökülüverir.
“Cennet ya burasıdır, Ya da buranın altındadır.”
Bizler de Beyşehir’in birer evladı olarak tarihimize sahip çıkmalı, bize emanet olarak bırakılan ve Beyşehir’i Beyşehir yapan Eşrefoğlu Camimizi, Beyşehir Gölümüzü, Eflatunpınar Hitit Su Anıtını, Fasıllar Anıtını, Yakamanastır Milli Parkımızı, Taşköprümüzü, Kubadabad Sarayını, üstümüze düşen vazife ve sorumluluk neyse yerine getirmek suretiyle geleceğe hediye etmeliyiz.
Yazan : Bayram MİROĞLU