
Büyükayı Yıldızı

Büyükayı Yıldızı
Vaktiyle bir adamın yedi güzel kızı varmış.
Kızların yedisi de birbirinden güzel, birbirinden cesurmuş.
Namlarını duymayan, görüp de âşık olmayan yokmuş.
Memleketin ağaları beyleri, yiğitleri pehlivanları bu kızların peşindeymişler.
“N’olaydı, o güzellerin biri benim olaydı.” derlermiş.
Günlerden bir gün bu yedi kız el ele tutuşup dağlara seyrana çıkmışlar.
Mor menekşe, lale sümbül dermişler.
Gülüp eğlenmişler.
Ne olmuşsa işte o sırada olmuş.
Oradan geçmekte olan devler ülkesinin padişahı yedi kardeşi görmüş.
Hayranlıktan ağzı bir karış açık kalmış. D
üşmüş kızların peşine…
Kızlar gider o gider, kızlar gider o gider…
Kızlar, peşlerine düşen dev padişahından kurtulmak için ulu bir dağın tepesine doğru koşmuşlar.
Nefes nefese dağın doruğuna ulaşmışlar.
Artık kaçacak yerleri kalmamış.
Çünkü dağın öte yanı derin bir uçurummuş.
Beri tarafta ise dev padişah yolları kesmiş.
Kızlar başlamışlar ağlamaya.
Fakat dev vazgeçmemiş.
Nemdeyse kızları yakalayacakken zavallılar hep bir ağızdan:
“Tanrım bizi göğe uçur!
Devin elinden kaçır!” diye yalvarmışlar.
Duaları kabul olmuş, bir anda gökyüzüne yükselmişler.
Birbirlerine yakın durarak yıldızlara karışmışlar.
Açık havalarda yedi yıldızı bir arada görür “Büyükayı yıldızı” deriz.
İşte bu yıldızlar o yedi güzel kardeşlermiş.