Yaşlı adam, sokakta ağır ağır yürüyor, ara sıra dinlenerek tekrar ilerliyordu. Bu yol, gençlik yıllarında tamamen düzdü. Öyle hatırlıyordu. Fakat son yıllar içinde her ne olmuşsa git gide dik bir hâl almıştı. Adamcağız, biraz sonra aniden durdu. Gözleri bir tarafa takılmıştı. Yedi-sekiz yaşlarında bir kız çocuğu, bir tekerlekli sandalyenin arkasında, onu itmek için uğraşıp duruyordu. Hem de yokuş yukarı.

İhtiyara göre, iskemlenin boş olması gerekiyordu. Ama yakına gidince şaşkına döndü. İskemlede felçli bir adam oturuyordu ve boş gözlerle sağa sola bakınıyordu. Yaşlı adam meraka kapılmıştı.

Anlaşılan, iskemlede oturan kişi kızın babası idi. Sık sık olduğu gibi annesiyle birlikte onu gezdirirlerken kadıncağız, her nedense bir anda fenalaşmış, aceleyle ilerideki eczaneye koşmuştu. Babası da elbette ki ona kalmıştı.

Yaşlı adam, kızın hâlâ iskemleyi ittiğini görünce,

“Benim melek yavrum!” diye tebessüm etti. “Senin gücün iskemleyi yokuş yukarı çıkarmaya yetmez.”

Küçük kız,

“Biliyorum!” diye atıldı. “Ama babam için bir şeyler yapmalıyım.”

“Peki…” dedi yaşlı adam. “Madem ki biliyorsun, o zaman itme.”

Küçük kız, sözlerini tekrarlayarak;

“Hayır!” dedi. “Babam için bir şey yapmam gerekir. Onun iskemlesini itemesem de, hiç olmazsa geriye doğru kaymasını engellerim!”

Yazan: Cüneyd Suavi

Otomatik Kapı

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir