
Bal Arısı ve İbn Haldun

Papatyalar, gelincikler ve kır çiçeklerinin en yakın arkadaşı bal arıları…
Tabiat yeni bir güne daha sevinçle gözlerini açıyor.
Sabahın erken vaktinde evlerinden çıkan bal arıları kır çiçeklerini ziyaret ediyor, kır çiçekleri ise kendilerini yalnız bırakmayan misafirlerine özlerinden ikram ediyordu.
Bu manzaranın en sevimli yanı ise çiçeklerin isimlerini yeni yeni öğrenmeye başlayan küçük ve meraklı bir bal arısının kulağa ninni gibi gelen vızıltısıydı.
Küçük bal arısı ne zaman evinden dışarı çıksa bütün kır çiçekleri ve arılar sanki aralarında anlaşmış gibi hep aynı soruyu soruyorlardı:
– Söyle bakalım afacan, büyüyünce ne olacaksın?
Afacan bal arısı büyüyünce ne olacağını hiç düşünmemişti.
Oysaki yetişkin arıların her birinin bir mesleği vardı.
Peteklerin çizimlerini yapan mimar arılar, balların kalite kontrolünü yapan gıda mühendisi arılar, peteklerin içerisini balla dolduran işçi arılar…
Bütün bal arılarını dikkatle izleyen afacan bal arısı konuyu ana kraliçeyle istişare etmeye karar verdi.
Ana kraliçe:
– Ülkemizde çiçekleri bilimsel olarak inceleyen botanikçi arılardan, küresel ısınma nedeniyle hastalanan arı kardeşlerimizi tedavi eden doktor arılara kadar hemen hemen her mesleği yapan bir arı var.
Ama arılar ülkesi en çok, gençlerimize gelecek ufku verecek İbn Haldun gibi bilgelerin eksikliğini hissediyor.
Afacan bal arısı ana kraliçeyi dinledikten sonra hiç vakit kaybetmeden yolluğunu hazırladı ve yola koyuldu.
Ana kraliçenin bahsettiği İbn Haldun gibi bir bilge olabilmek için ilim yolculuğuna çıktı.
Dağlar ve denizler üzerinden geçti, başını okşayan sıcak rüzgârlardan kendisine İbn Haldun’dan bahsetmelerini istedi.
Zorlu bir yolculuğun ardından Mısıra ulaştı.
Sonunda ana kraliçenin bahsettiği o bilgeyi bulmuştu.
İlk defa bir filozof görmenin şaşkınlığını yaşayan bal arısı, İbn Haldun’a sordu:
– Ben bugüne kadar ülkemde bir tane bile filozof görmedim.
Ben de bir filozof olmak istiyorum ama nasıl bir yol izleyeceğimi hiç bilmiyorum.
İbn Haldun:
– Filozof; varlık üzerine, yani var olan her şey üzerine düşünen bir bilgedir.
Bir arının bal yapabilmek için yüzlerce çiçeği dolaşarak her birinden bir öz aldığını biliyorsun.
İşte filozof da o bal arısı gibi bir düşünce üretebilmek için yüzlerce kitap okur ve onların üzerinde günlerce, aylarca hatta yıllarca düşünür.
Bal arısı, İbn Haldun’dan bir süre ders aldıktan sonra ülkesine geri döndü.
Kır çiçekleriyle dolu dağlarda yalnız başına tarih ve zaman üzerine düşünmeye başladı.
Tarihteki savaş, göç gibi olayları inceleyerek onların ortak noktalarını tespit etmeye çalıştı.
Filozofun zora talip olan bir kişi olduğunu anlayan bal arısı, arılar ülkesinde kapı kapı dolaşarak mutlu bir geleceğe ulaşabilmek için evleri ve iş yerlerini inşa ederken gösterişten kaçınılması gerektiğini anlattı.
Tarihî olayların kanunlarını bulmak için sürekli düşünen ve tarih felsefesi kitapları yazan bal arısı, bütün bu gayretlerinin ardından bal vermeye başlamıştı.
Bal vermeye başlayınca anladı ki, o da yüzyıllar boyunca ülkesini aydınlatacak bir filozof olmuştu.
Kaynak: Diyanet