
AKILLI KİRPİ İLE KURNAZ TİLKİ

AKILLI KİRPİ İLE KURNAZ TİLKİ, Bir zamanlar varmış, bir zamanlar yokmuş. Bir akıllı kirpi ile bir de kurnaz tilki varmış. Bu ikisi dost
olarak çok uzun zaman birlikte yaşamışlar. Onlar geçimlerini Köse Akay’ın tavukları ile sağlıyorlarmış.
Her gün Köse’nin kümesine dalıyor, onun bir tavuğunu çalıyor ve gidiyorlarmış. Günlerden bir gün, Köse Akay onlara bir oyun oynamayı düşünür. Kümesin önüne derin bir çukur kazar.
Fark edilmesin diye çukurun üstünü samanla kapatır. Gecenin bir vaktinde tilki ile kirpi gene tavuk çalmaya gelirler. Gizlice kapıya yaklaşayım derken, ikisi de aniden çukura düşerler. Tilki ile kirpi Köse’nin bu kurnazlığına şaşırırlar.
Artık ne yapmalı, çıkmanın imkânı yok. Çok düşünürler, ama düşünmenin faydası yok. Çukur derin.
Kirpi:
-Böyle olmaz dostum, sen beni ağzına alıp, çukurdan yukarıya kaldır at. Ben yukarıya çıktıktan sonra iple seni de çeker alırım, der. Tilki razı olur ve bütün kuvveti ile kirpiyi ağzı ile yukarıya alıp atar.
Kirpi serbest kaldıktan sonra:
-Sağ ol dostum, sağlıkla kal, der, bir şeye bakmadan çıkar gider.
Tilki neye uğradığını anlamadan çukurun içinde şaşa kalır. Artık sabah da olmak üzeredir. Tilki çukurdan çıkma imkânı bulamaz. Kısa bir zaman içinde
Köse Akay gelip onu görecek. Çok düşündükten sonra:
-Dur şu Köse’yi bir kandırayım, diye ağzını yamultur ve ölmüş gibi sırt üstü yatar. Çok geçmeden Köse Akay gelir. bakınca, ne görsün, çukurun içinde bir
ölmüş bir tilki yatıyor..
Köse Akay sevinerek:
-Ooo tuzağa düştün mü kurnaz, geberdin mi hınzır, uzun zamandan beri benim tavuklarımı yiyen senmişsin, bari ben de senden paltoya bir yaka yapayım, diye tilkinin kuyruğunu tutar ve çukurdan yukarı atar.
Tilki çukurdan çıktığı gibi sıçrayıp kalkar ve:
-Sağ ol, Köse ağa, paltona yakayı bir daha düştüğüm zaman yaparsın, der ve dağın içinde yok olur.
Köse Akay tilkinin ardından bakıp şaşa kalır. Bu belâdan kurtulduktan sonra, tilki dağlarda uzun zaman dolaşır, bir gün sabahleyin dağın bir köşesinden geçerken dostu kirpi ile karşılaşır.
Tilki ona diklenerek:
-Senin dostluğun böyle mi, der.
Kirpi:
-Allah ıllah dostum, çok tuhafsın, ben sana nasıl yardım edebilirdim ki, diye cevap verir.
Tilki çok kızar ve:
-Senin gibi dostum olana kadar, olmasın daha iyi, der ve yoluna devam eder.
Kirpi de ona:
-Sen olmasaydın ben de öyle çukura gidip düşmezdim, der ve başka bir tarafa döner.
Tilki kirpiden ayrıldıktan sonra uzun zaman dolanıp yiyecek arar, fakat bir şey bulamaz. Ne yapsın, kurnazlığa baş vurmaya karar verir. Bir de bakar ki,
deniz tarafından bir adamın kızak ile balık getiriyor.
Hemen kurnazlıkla ağzını köpürtür, yalandan ölmüş gibi yaparak yolun ortasına yatar.
Balık getiren adam onu görünce atını durdurur ve karıma yakalık kürk olur diye tilkiyi kızağın arkasına koyar. Daha sonra da yoluna devam eder. Tilki yavaş yavaş yol boyunca balıkları kızaktan aşağı döker, sonra kendi de kızaktan aşağı inip kaçar ve döktüğü balıktan toplayıp yemeye başlar. Bu sırada oradan geçen bir kurt tilkinin balık yediğini görüp onun yanma gelir ve ona:
-Dostum, bana bir balık versene, der.
Tilki kurda Ar balı’ verir. Kurt balığı yer. Çok lezzetli gelir. Tilkiden bir tc ne daha ister.
Tilki vermez: .
-Git kendin ‘:ut d’ ye, der.
Kurt nasıl tutulduğunu sorar.
Tilki:
-“Nehre gidersin, buzu delip kuyruğunu suya batırırsın, o zaman balıklar kuyruğuna sarılır, sen de çeker alır ve yersin, der.
Kurt tilkiye teşekkür eder. İkisi birlikte nehre giderler. Kurt buzu delip kuyruğunu suya batırır. Biraz vakit geçtikten sonra tilki:
-Nasıl, daha bir şey yok mu, diye sorar.
Kurt:
-Hayır, daha hiçbir şey fark etmedim, der. Biraz daha zaman geçtikten sonra tilki bir daha sorar. Bu sefer kurt sevinerek:
-Bir şeyler kımıldıyor, galiba balıklar toplanıyor, der.
Tilki kurda kuyruğunu daha derinlere batırması gerektiğini söyler. Kurt kuyruğunu suya daha derine batırır. Biraz oturduktan sonra tilkiye:
Oo., tilki ağa, iyice hareketlenmeye başladı. Galiba artık iyice toplandılar, der.
Kurnaz tilki durumu anladıktan sonra çok beklemeden telaşlanarak:
-Eyvah kurt ağa köpeklerini peşine takıp avcı geliyor, çabuk olun, kaçalım, canımızı kurtaralım, diye dağın içinde kaybolur. Onu bulursan bul.
Ölümden korkan kurt kaçmak için çok gayret sarf eder, ama kuyruğu suda buz tuttuğu için kaçamaz. O sırada onun kulağına havlaya havluya gelen köpeklerin sesi gelir gibi olur. Ölümden kurtulmak isteyen kurt can havliyle fırlar ama kuyruğu kopar. Bunun ağrısına dayanamayan kurt tilkiye çok sinirlenir.
-Ah seni yaramaz, kurnaz tilki, bana yapacağın bu muydu? Dur sen, ben seni tutarım diye oradan onu aramaya gider.
Eğer bulursa, tutup yemeye karar verir. Birkaç gün sonra, dağın ortalarında olan gölün yanında tilkiye rastlar. O, tilkiyi görür görmez: -Bana bu muydu yapacağın, diye onun boğazına yapışır.
Tilki:
-Allah Allah dostum, senin kuyruğunla ne kadar balık kaldırabileceğini bilmemen benim suçum değil. Sen de nefsine çok düşkün olmayaydın ya, der.
Kurt:
-Hayır, sen beni kandırdın. Ben seni yiyeceğim, der.
Tilki şaşırır. Ne yapsın, bir kurnazlık bulup kurtulmak gerek. O düşünmeye başlar. Kurnazlığın ustası tilkinin çok düşünmesine de gerek yoktur ya..
-İşte şu ağanın bahçesinde semiz bir koç yatıyor. Onu ye, hiç olmazsa doyarsın, der. Bahçede yatan koç değil de büyük bir köpekmiş. O kurdu görür görmez üstüne atılır, hemen orada onu boğup bırakır.
Böylece tilki kurttan da kurtulur. Uzun zaman geçtikten sonra, günlerden bir gün, baharda tilki eski dostu olan kirpiyle tekrar karşılaşır.
Eski. dostlar ayrıldıktan sonra başlarından geçenleri birbirlerine anlatırlar. O sırada onların yanındaki büyük ağacın dalına ağzında bir parça yağ olan bir karga gelip konar.
Karganın ağzındaki yağ parçası kazayla yere düşer. Tilki de kirpi de çok aç imişler. Yağ parçasının kimin olacağı ile ilgili tartışmaya başlarlar. Tilki bir kurnazlık düşünmeye başlar.
Tilki:
-Yağ benimdir, der.
-Kirpi de:
-Yağ benimdir, der. Kirpi tartışmayla bir şey elde edemeyeceğini anlayarak:
-Bu böyle olmaz dostum, kimin yaşı büyükse yağ onun olsun, der.
Tilki buna razı olur.
-Söyle, sen kaç yaşındasın, der.
Kirpi:
-Hayır, önce sen söyle, der.
-Hayır önce sen söyle, der.
-Hayır sen söyle.
En sonunda önce tilki söylemeye razı olur ve iyice düşündükten sonra:
-E… e… dostum, ben yer bomboş, gök bakır iken doğdum, der.
Kirpi bu sözleri işitir işitmez gözlerinden inci gibi yaşlar dökerek ağlamaya başlar.
…. Tilki onun ağladığını görünce şaşırır ve:
-Ne oldu dostum, niçin ağlıyorsun, diye sorar.
Kirpi gözlerini silerek:
-Biliyor musun dostum, sen söyleyince küçük oğlum aklıma düştü de onun için ağlıyorum, o da tam yer bomboş, gök bakırken doğmuştu. Fakat zavallıcık, gepgenç öldü gitti, der ve yağ topacını ağzına alıp, keyifle yemeye başlar.
-Allah rahmet eylesin, der tilki kirpinin ağzına bakıp..